Dün akşam saatlerinde basın toplantısı düzenleyen AK Parti Sözcüsü Ömer Celik, adeta gündeme bomba gibi düşen bir açıklamada bulundu. Öyle ki, bu açıklama savunma sanayimizin seyrini değiştiren iki önemli ismin bundan sonra nasıl anılacağını netleştirdi.
"Artık 'Bayraktar kardeşler' demeyeceğiz" diyen Celik'in yüz ifadesi ciddiyetini yansıtıyordu. Sanki uzun süredir beklenen bir kararı açıklıyormuş gibiydi.
İsimlerindeki Ayrıntıya Dikkat Çekti
Celik'in üzerinde özellikle durduğu nokta şuydu: "Selçuk Bayraktar ve Haluk Bayraktar." Evet, artık ikisini ayırmamız gerekiyor. Neden mi? Çünkü her birinin kendi kimliği, kendi başarısı ve kendi vizyonu var.
Düşünsenize, yıllardır 'Bayraktar kardeşler' diye andığımız bu dehalar aslında ne kadar farklı özelliklere sahip. Selçuk Bayraktar'ın teknolojiye bakışı başka, Haluk Bayraktar'ın yönetim anlayışı başka. Ama biz hep ikisini aynı kefeye koymuşuz.
Savunma Sanayinde Çığır Açan İsimler
Şu bir gerçek ki - ki bunu kimse inkar edemez - bu iki isim Türk savunma sanayisinde adeta bir devrim yarattı. SİHA'lar, TİHA'lar, drone'lar... Hepsi onların imzasını taşıyor. Dünya artık Türkiye'den bahsederken bu teknolojileri konuşuyor.
Peki ya insanların gözünden kaçan detay? Her başarılı projenin arkasında iki ayrı dehanın sinerjisi var. Biri teknik vizyonu şekillendiriyor, diğeri bunu hayata geçiriyor. Aslında çok basit bir mantık ama biz hep 'kardeşler' diyerek bu ayrımı göz ardı etmişiz.
Ömer Celik tam da bu noktaya parmak bastı. "Onları ayrı ayrı anmalı, ayrı ayrı takdir etmeliyiz" derken aslında çok önemli bir psikolojik gerçeğe de değiniyordu: Kimliklerin eriyip gitmesine izin vermemeliyiz.
Basın Toplantısının Arkasındaki Anlam
Toplantıda ilginç bir detay daha vardı - Celik'in konuşurken kullandığı vurgular. Sanki sadece bir isim değişikliğinden bahsetmiyordu. Bu, Türkiye'nin teknoloji alanındaki dönüşümünün sembolik bir ifadesiydi.
Artık herkesin diline pelesenk olmuş 'Bayraktar kardeşler' tabiri yerine, 'Selçuk Bayraktar' ve 'Haluk Bayraktar' isimlerinin kullanılması - bana kalırsa - çok daha profesyonel bir yaklaşım. Zaten Celik de bunu ima ediyordu.
Dünya çapında başarılı olmuş diğer iş insanlarını düşünün. Onları hep ayrı ayrı anarız değil mi? İşte şimdi biz de aynı standardı uyguluyoruz.
Sonuç olarak, Ömer Celik'in bu açıklaması sadece bir isimlendirme değişikliğinden ibaret değil. Türkiye'nin savunma sanayindeki yerli ve milli dönüşümünün artık olgunluk dönemine girdiğinin bir göstergesi. Ve bence bu çok anlamlı.
Peki ya siz ne düşünüyorsunuz? Bu değişiklik doğru mu? Bana kalırsa - geç bile kalınmış bir karar. Ama ne demişler, geç olsun da güç olmasın.
