
Dün akşamı unutmak pek mümkün değil. Ekranların karşısına geçmiş izleyiciler, belki de bir daha asla unutamayacakları o anlara tanıklık ettiler. Tele1 ekranlarında canlı yayın devam ederken, Merdan Yanardağ'ın dilinden dökülenler adeta şok etkisi yarattı.
Alevi vatandaşlara yönelik olarak sarf ettiği o incitici, aşağılayıcı ve tamamen haddi aşan sözler, sosyal medyada anında alev topuna dönüştü. İnsanlar bir anda neye uğradığını şaşırmıştı—bu nasıl bir dil böyle?
RTÜK Harekete Geçti
Olayın ardından tepkiler sel olup aktı. Öyle ki, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) bile bu skandal karşısında sessiz kalamadı. Kurul, acilen toplanma kararı aldı ve konuyu enine boyuna inceleyeceklerini duyurdu. "Yayın ilkelerine aykırılık" iddiasıyla başlatılan inceleme sürecinin sonucu merakla bekleniyor.
Peki ya Yanardağ? O, kullandığı dilin ve üslubun farkında mıydı acaba? Yoksa medyanın gücünü ve sorumluluğunu bir an için mi unuttu? Bu sorular havada uçuşurken, toplumun bir kesiminin nasıl derinden yaralandığını anlamak için uzman olmaya gerek yok aslında.
Sosyal Medya Patladı!
Twitter, Instagram, Facebook... Tüm platformlar adeta çığlık atıyordu. Kullanıcılar bir yandan öfkelilerini dile getirirken, bir yandan da bu tür nefret söylemlerinin medyada yer bulmasının kabul edilemez olduğunu vurguladılar. "#Tele1Kapatılsın" etiketi trend topic oldu bir anda.
Kimileri, "Bu sözler sadece Yanardağ'ın değil, yayını yapan kanalın da mesuliyetini artırır" diye yazdı. Kimileriyse, "İnsanların inançları üzerinden ayrıştırıcı dil asla kabul edilemez" diye haykırdı. Ortak ses, net ve berraktı: Tahammül sınırları zorlanmıştı.
Peki Ya Sonrası?
Böylesine sert bir toplumsal tepkinin ardından, Merdan Yanardağ'dan veya Tele1 yönetiminden herhangi bir açıklama geldi mi? Henüz değil. Fakat bu sessizliğin, giderek büyüyen fırtınayı dindirmeyeceği aşikar.
Medya etiği, toplumsal sorumluluk ve insan hakları—hepsi masaya yatırılması gereken konular olarak bir kez daha karşımıza çıktı. Umarım bu olay, benzeri skandallar için bir sonun başlangıcı olur. Toplum olarak bunu fazlasıyla hak ediyoruz.