
O gece, saatlerin çok ötesinde bir anlam taşıyordu. 15 Temmuz 2016… Türkiye’nin modern tarihinde kara bir leke olarak kalmaya çalışan o hain plan, milletin iman dolu göğsünde paramparça oldu. Tankların paletleri altında ezilmeye çalışılan demokrasi, sokaklara dökülen vatanseverlerin ayak sesleriyle yeniden hayat buldu.
Kimdi bu insanlar? Öğretmenler, esnaflar, gençler, yaşlılar… Kısacası, bu toprakların mayasını oluşturan sıradan kahramanlar. Ellerinde bayrakları, dillerinde dualarıyla, tarihin seyrini değiştirdiler. Ve işte o gece, bir milletin kaderi yeniden yazıldı.
Direnişin Sembolü: Şehitlerimiz
251 can… Her biri bu vatan için canını feda etti. Kimi meydanlarda, kimi köprü başlarında, kimi de evinin balkonundan sarkan bayrağın gölgesinde son nefesini verdi. Onlar artık sadece birer isim değil, bu toprakların tapu senetleri.
Peki ya yaralılar? Bedenlerindeki izler, hâlâ o geceyi haykırıyor. Ama asla pişman değiller. Çünkü biliyorlar ki, vatan uğruna verilen her damla kan, bu milletin geleceğine atılan bir imzadır.
Unutmak Mı? Asla!
Bugün, o karanlık geceden tam dokuz yıl sonra, hâlâ aynı kararlılıkla haykırıyoruz: "Unutmadık, unutturmayacağız!" Çünkü bu, sadece geçmişi anmak değil, geleceğe dair bir söz vermektir.
- Meydanlarda can verenlerin hatırası, her 15 Temmuz’da yeniden canlanıyor.
- Darbecilere geçit vermeyen halkın azmi, demokrasimizin temel taşı oldu.
- Ve o geceyi unutturmaya çalışanlara inat, her yıl daha gür bir sesle anıyoruz.
Belki de en önemlisi, 15 Temmuz bize bir gerçeği bir kez daha hatırlattı: "Bu millet, asla esaret altında yaşayamaz." Ve işte bu yüzden, her yıl bu tarih geldiğinde, sadece geçmişi değil, geleceği de konuşuyoruz.