
Telefonun diğer ucundaki ses titriyordu. Belki de yüreğindeki yangının sönmeyen kıvılcımlarıydı bu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün akşam saatlerinde orman yangınlarında canlarını feda eden kahramanların aileleriyle tek tek görüştü.
"Sizin acınız hepimizin acısı" diye başladı konuşmasına Erdoğan. O an, belki de kelimelerin kifayetsiz kaldığı o nadir anlardan biriydi. Ama biliyor musunuz? Bazen suskunluğun dili, en derin sözlerden daha çok şey anlatır.
Bir Kahve Molasından Fazlası
Görüşmeler sırasında Erdoğan'ın ailelere verdiği tek şey destek sözü değildi. Dinlemeyi bildi. Gerçekten bildi. Tıpkı Ege'nin kavurucu sıcağı altında mücadele eden itfaiyeciler gibi, o da kelimelerle yangını söndürmeye çalıştı.
- "Evlatlarınız bu milletin evladıydı"
- "Fedakarlıkları asla unutulmayacak"
- "Her türlü desteği vermeye hazırız"
Telefon görüşmeleri sırasında bazı ailelerin sesleri kısılıyor, bazıları ise - tıpkı geçen yazın o kavurucu günlerinde olduğu gibi - gözyaşlarına boğuluyordu. İnsan, böyle anlarda aciz kalıyor gerçekten.
Yaralar Sarılıyor mu?
Devlet protokolündeki resmiyetin aksine, görüşmeler samimi bir havada geçti. Erdoğan'ın "Babanız nasıl?" ya da "Çocuklar okula gidiyor mu?" gibi soruları, aslında devletin sadece kağıt üzerinde kalmadığını gösteriyordu.
Öte yandan, yangın bölgelerindeki rehabilitasyon çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. Ama şunu unutmamak lazım: Fiziki yaralar kısa sürede sarılabilir belki, ama kalplerdeki izler? Onlar için zaman bile yetmeyebilir.
Görüşmelerin ardından Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamada, şehit ailelerine yönelik sosyal destek paketlerinin güncellendiği belirtildi. Tabii bunlar, kaybedilen canların yerini asla dolduramaz. Ama en azından, "Yalnız değilsiniz" demenin bir yolu.