Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, ülkesine uygulanan Sezar Yaptırımları'nın nihai olarak kaldırılmasının ardından bu süreçte destek veren dört ülkeye resmi teşekkürlerini sundu. Şara'nın teşekkür listesinde Türkiye, ABD, Katar ve Suudi Arabistan yer aldı.
Şara'dan Tarihi Sosyal Medya Paylaşımı
Suriye lideri, 20 Aralık 2025 tarihinde ABD merkezli X platformundaki sosyal medya hesabından yaptığı ilk paylaşımda önemli açıklamalarda bulundu. Şara, yaptırımların başladığı ilk günden itibaren sabırla direnen Suriye halkını kutladı ve devrim sürecinde fedakarlık gösterenleri andı.
"Denizde boğulanlara, kimyasal silahlarla nefesi kesilenlere, yerinden edilenlere ve sabırla direnen herkese teşekkür ediyorum." ifadelerini kullanan Şara, halkın çektiği acılara atıfta bulundu.
Liderlere Özel Teşekkür Mesajı
Cumhurbaşkanı Şara, açıklamasında ayrıca dört ülkenin liderlerine doğrudan hitap etti. ABD Başkanı Donald Trump'a, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani'ye ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a verdikleri destekten ötürü şükranlarını iletti.
Şara, devrim süresince Suriye halkına destek veren Arap, İslam ve Avrupa ülkelerine de teşekkür etti. "Aziz Suriye halkı, bugün sizin gününüzdür. Çile dönemi geride kaldı. El ele vererek, bu vatanı en yüce mertebelere taşıyana dek birlikte inşa edeceğiz." sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Yaptırımların Kaldırılma Süreci
Sezar Yaptırımları'nın kaldırılması, ABD Başkanı Donald Trump'ın 901 milyar dolarlık 2026 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı (NDAA) imzalamasıyla resmiyet kazanmıştı. Bu yasa, Suriye'ye yönelik ekonomik kısıtlamaların hafifletilmesini de içeren maddeler barındırıyordu.
Yaptırımların kalkması, uzun yıllardır uluslararası izolasyon ve ekonomik zorluklarla mücadele eden Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Süreçte arabuluculuk ve diplomatik destek sağlayan Türkiye'nin rolü ise Şara'nın açıklamasıyla bir kez daha teyit edilmiş oldu.
Bu gelişme, bölgedeki diplomatik dengeleri ve uluslararası ilişkileri yeniden şekillendirebilecek bir adım olarak yorumlanıyor.
