Brüksel'den gelen son dakika haberi, uluslararası diplomasi sahnesinde adeta bir şok etkisi yarattı. Belçika Başbakanı Alexander De Croo, beklenmedik bir açıklamayla gündemi altüst etti. Dünya, bu küçük Avrupa ülkesinin attığı bu cesur adımı konuşuyor.
De Croo, yaptığı açıklamada, Filistin devletinin tanınması için Avrupa çapında bir hareket başlatma niyetlerini net bir dille ifade etti. "Amacımız, Filistin devletinin tanınmasını Avrupa düzeyinde bir sonraki adım haline getirmek" dedi ve ekledi: "Bu, nihai bir çözümün parçası olacak."
Peki ya perde arkasında neler oluyor? Aslında bu karar, birdenbire ortaya çıkmış bir fikir değil. Belçika'nın bu yöndeki çabaları, İspanya, İrlanda ve Slovenya'nın benzer hamlelerinin ardından hız kazanmış durumda. Avrupa'nın farklı köşelerinden yükselen bu sesler, adeta diplomatik bir domino etkisi yaratıyor.
Brüksel'in Vizyonu: İki Devletli Çözüm
Belçika hükümeti, Filistin devletinin tanınmasını -şaşılacak şey- İsrail'in güvenliği için hayati önemde görüyor. Evet, yanlış duymadınız. De Croo'nun ifadeleri oldukça çarpıcı: "Filistinlilerin devlet olma hakkını tanımak, İsraillilerin güvende hissetme hakkını tanımaktır. Kalıcı güvenlik ancak böyle sağlanabilir."
Bu sözler, Ortadoğu'nun karmaşık diplomasi labirentinde yeni bir perspektif sunuyor. Brüksel, barışın yolunun iki devletli çözümden geçtiğine samimiyetle inanıyor gibi görünüyor.
Avrupa'nın Dönüm Noktası
Norveç, İspanya ve İrlanda'nın geçen haftaki tarihi adımları, Avrupa'daki dengeleri kökten değiştirdi. Şimdi sıra Belçika'da. De Croo, bu hareketin "çok güçlü bir sinyal" göndereceğini vurgularken, ses tonundaki kararlılık dikkat çekiciydi.
Ancak işin bir de şu şaşırtıcı yönü var: Belçika, Filistin devletini şu an için tek taraflı tanımıyor. Önce Avrupa düzeyinde bir mutabakat arıyor. Bu, diplomatik nehirde akıntıya kapılmadan ilerlemek isteyen bir ülkenin ihtiyatlı yaklaşımını yansıtıyor.
Uluslararası hukuk uzmanlarına göre, bu tür tanıma kararları aslında sembolik öneme sahip. Ancak kimseyi aldatmayın - semboller bazen somut gerçeklerden daha güçlü olabiliyor. Filistin devleti şu anda 193 üye ülkeden 143'ü tarafından tanınıyor. Bu sayı, Birleşmiş Milletler üyelerinin neredeyse dörtte üçüne denk geliyor.
Avrupa Birliği içindeki durum ise karışık. İsveç, Kıbrıs, Macaristan, Çekya, Polonya, Romanya, Slovakya ve Bulgaristan gibi ülkeler çoktan tanıma kararı almış durumda. Fransa ve Almanya gibi ağır toplar ise hâlâ temkinli davranmayı tercih ediyor.
De Croo'nun stratejisi, tüm Avrupa'yı kapsayan koordineli bir hareket için baskı yapmak. Bu, tek başına hareket etmektense birlikte hareket etmenin gücüne olan inancı yansıtıyor. Sonuçta, diplomasi her zaman sabır ve strateji ister.
Bu gelişmeler, Orta Doğu'daki bitmek bilmeyen çatışmalara kalıcı bir çözüm arayışında yeni bir bölümün başlangıcı olabilir mi? Zaman gösterecek. Ancak bir şey kesin: Belçika'nın bu hamlesi, uluslararası ilişkilerdeki dengeleri yeniden düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor.
