
Hava soğuktu New York'ta, ama diplomasi koridorları tam anlamıyla hareketliydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in 80. Genel Kurulu'na katılmak üzere gittiği ABD'den, adeta fırtınalı bir haftanın ardından Türkiye'ye döndü. Sanki her temas, her el sıkışma, geleceğe dair yeni bir kapı aralıyor gibiydi.
Özel uçak, İstanbul'a doğru yol alırken, geride yoğun bir diplomasi maratonu bırakılmıştı. BM Genel Kurulu kürsüsünden tüm dünyaya sesleniş... Ardından, belki de en kritik an, Joe Biden ile yüz yüze gerçekleşen o görüşme. Gündem kabarıktı: Suriye, Ukrayna, F-16'lar ve tabii ki ekonomik iş birliği. Görünen o ki, her iki taraf da ilişkileri daha istikrarlı bir zemine oturtmanın peşinde.
Kulislerde Neler Konuşuldu?
Resmi açıklamaların ötesinde, kulislerde dönen dedikodulara kulak verirsek, asıl ilginç detaylar orada saklı. Örneğin, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın diğer ülke temsilcileriyle yaptığı ikili görüşmeler oldukça verimli geçmiş. Hatta bazı batılı diplomatların, 'Türkiye'nin bölgesel rolü her geçen gün daha da kritik hale geliyor' yorumları dikkat çekici.
Peki ya sonuç? Şimdilik net bir şey söylemek zor. Ama şu kesin: Bu temaslar, önümüzdeki ayların diplomasi haritasını çizecek. Tıpkı satranç tahtasında yapılan hamleler gibi, her adım bir sonrakini hazırlıyor.
Dönüş ve Bundan Sonrası
İstanbul'a iniş, her zamanki gibi protokolle karşılandı. Ama Cumhurbaşkanı'nın yüzündeki ifade, 'iş bitmedi, asıl şimdi başlıyor' der gibiydi. Çünkü masada bırakılan dosyalar, Ankara'da yeniden ele alınacak. Kabine toplantılarında, bu temasların meyvelerinin nasıl toplanacağı konuşulacak.
Kısacası, Erdoğan'ın bu ABD seyahati, sıradan bir zirve katılımından çok daha fazlasıydı. Adeta, yeni bir sayfanın aralandığı, yoğun ve yorucu bir diplomatik performanstı. Şimdi sıra, bu performansın sahada nasıl sonuçlanacağını görmekte.