Tokyo'nun o meşhur sabah trafiğine inat, tarihi bir buluşmaya ev sahipliği yapacak olan konakta her şey kusursuzdu. Emine Erdoğan'ın zarafeti ve Prens Mikasa'nın asaleti aynı odada buluştuğunda, iki ülke arasındaki binlerce kilometre sanki hiç yokmuş gibi hissettirdi.
Görüşme öncesinde yaşanan o küçük ama anlamlı detayı kimse beklemiyordu aslında. Emine Hanım, prensese Türk el sanatlarının nadide örneklerinden oluşan bir koleksiyon hediye etti. Her biri Anadolu'nun bin yıllık hikayesini anlatan bu eserler, prensesin yüzünde samimi bir tebessüm oluşturmayı başardı.
İki Ülkenin Görünmez Köprüleri
Japonya ile Türkiye arasındaki ilişkiler -hiç şüphesiz- çok daha derinlere uzanıyor. Ertuğrul Fırkateyni'nden bu yana süregelen o görünmez bağlar, tam 135 yıldır hiç kopmadan devam ediyor. İşte tam da bu yüzden bu buluşma, sıradan bir diplomatik ziyaretten çok daha fazlasını ifade ediyordu.
Konuşmalar sırasında Emine Hanım'ın şu sözleri ise adeta tarihe not düşülmüş gibiydi: "İki ülke arasındaki dostluk köprüleri, her geçen gün daha da güçleniyor. Bu ilişkileri gelecek nesillere aktarmak en büyük sorumluluğumuz."
Kültürler Arası Dans
Görüşmede neler konuşulmadı ki? Geleneksel sanatlardan modern diplomasiye, eğitimden kültürel iş birliklerine kadar uzanan geniş bir yelpazede fikir alışverişi yapıldı. Prens Mikasa'nın Türk misafirperverliği hakkındaki övgü dolu sözleri ise özellikle dikkat çekiciydi.
Şunu itiraf etmeliyim: İki ülke arasındaki bu kültürel dansı izlemek, insana umut veriyor. Özellikle de dünya siyasetinin bu kadar hareketli olduğu bir dönemde...
Geleceğe Yönelik Adımlar
Görüşmenin belki de en can alıcı noktası, gelecek projeleriydi. İki ülkenin kadınları ve gençleri için planlanan ortak çalışmalar, aslında ilişkilerin ne kadar stratejik bir boyuta evrildiğinin göstergesiydi.
- Kültürel değişim programlarının genişletilmesi
- Eğitim alanında yeni iş birlikleri
- Kadın girişimciliği için ortak projeler
- Geleneksel sanatların korunmasına yönelik çalışmalar
Bu maddeler sadece kağıt üzerinde kalmayacak gibi görünüyor. Zira iki tarafın da bu konularda oldukça istekli olduğu konuşmanın satır aralarından rahatlıkla anlaşılıyordu.
Sonuç olarak, Tokyo'daki bu anlamlı buluşma, iki kadın liderin vizyoner bakış açılarının bir yansımasıydı adeta. Ve şunu söylemeden edemeyeceğim: Diplomasinin en güzel hali, tam da böyle insani bağlar kurularak yapılandı işte.
