Tokyo'nun o meşhur ışıltılı sokaklarında, diplomasinin zarif bir yüzü daha gözler önüne serildi. Cumhurbaşkanı eşi Emine Erdoğan, Japonya İmparatorluk Ailesi'nin saygın üyelerinden Prens Mikasa ile gerçekleştirdiği görüşmede, iki ülke arasındaki yüzyıllık dostluğa adeta yeni bir nefes kattı.
Görüşme, bildiğiniz resmi protokollerden çok daha ötesine geçti desem yalan olmaz. İki isim, bir yandan derin tarihi bağları yâd ederken, diğer yandan günümüz dünyasının getirdiği zorluklara dair samimi bir diyalog kurmayı başardı.
Kültür Köprüsü ve Ortak Değerler
Japonya'nın geleneksel mimarisiyle bezeli bir salonda gerçekleşen buluşmada, kültürlerarası diyaloğun ne denli önemli olduğu bir kez daha vurgulandı. Emine Erdoğan'ın özellikle altını çizdiği bir konu vardı: insanı merkeze alan iş birlikleri. Zira tam da bu noktada, iki ülkenin aslında ne kadar benzer düşünce yapılarına sahip olduğunu fark etmemek elde değil.
Prens Mikasa'nın, Türkiye'nin kültürel zenginliğine dair yaptığı o içten yorumlar, gerçekten de kulaklarda yer edecek cinstendi. Şöyle bir düşününce, aslında her iki milletin de geleneklerine bağlılıkta gösterdiği hassasiyet, ortak bir payda olarak karşımıza çıkıveriyor.
Geleceğe Yönelik Adımlar
Görüşmede, sadece bugünü konuşmakla yetinilmedi elbette. Geleceğe dair atılacak adımlar, özellikle eğitim ve kültürel değişim programları üzerine enfes fikirler masaya yatırıldı. Gençlerin karşılıklı olarak birbirinin kültürünü tanımasının, önyargıları yıkmak adına ne denli mühim olduğu üzerinde mutabık kalındı.
Velhasıl, bu buluşma, devletler arası ilişkilerin sadece siyasi kanallarla yürümediğinin canlı bir kanıtıydı. İnsani bağlar, kültürel etkileşimler ve karşılıklı saygı - diplomasinin belki de en kalıcı unsurları...
