Telefonun diğer ucundaki ses tanıdıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya siyasetinde fırtınalar koparan isimle - Donald Trump'la - yeniden temas kurmuştu. Görüşme, Ortadoğu'nun kanayan yarasına dairdi elbette.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları konuşulduğunda Erdoğan'ın ses tonu değişti. "Bu işgal ve saldırılar derhal son bulmalı" diyordu kararlılıkla. Sanki duvarların arasından geçip tüm dünyaya ulaşacak bir sesle.
Görüşmede sadece mevcut durum değil, geleceğe dair ipuçları da vardı. Trump'ın yeniden başkan olma ihtimali, ilişkilerin seyri... Erdoğan bu fırsatı değerlendirmişti işte.
İnsani kriz vurgusu özellikle dikkat çekiciydi. Filistinlilerin yaşadığı trajedi, uluslararası toplumun sessizliği... Bütün bunlar masaya yatırıldı. Erdoğan'ın ısrarla altını çizdiği bir nokta vardı: Sivillere yönelik saldırılar kabul edilemez.
Peki Trump ne demişti? Görüşmenin detayları tam olarak bilinmese de, iki liderin Ortadoğu konusunda fikir alışverişinde bulunduğu kesin. Belki de gelecekte atılacak adımların temeli bugünden atılıyordu.
Diplomasi böyle bir şey işte. Bazen bir telefon görüşmesi, onlca uluslararası toplantıdan daha etkili olabiliyor. Özellikle de Trump gibi sıra dışı bir siyasetçi söz konusu olduğunda.
Görüşmenin zamanlaması da manidardı. Bölgedeki gerilim tırmanırken, Türkiye bir kez daha aktif diplomasi sahnesindeydi. Erdoğan'ın bu hamlesi, Türkiye'nin bölgedeki rolünü hatırlatan bir mesaj gibiydi adeta.