
İstanbul'daki o tarihi buluşma, aslında beklenenden çok daha fazlasını vaat ediyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy'ı adeta bir barış elçisi gibi karşıladı Vahdettin Köşkü'nde. Ve işte orada, Boğaz'ın serin sularına karşı, dünya siyasetinin geleceğini şekillendirecek kritik bir diyalog başladı.
Zelenskiy tam da dediği gibi yaptı - Türkiye'yi "güçlü bir ortak" olarak nitelendirdi. Kim bilir, belki de bu ziyaret savaşın gidişatını değiştirecek o önemli dönüm noktalarından biri olacak. Erdoğan'ın "Biz savaş değil, barış diyoruz" vurgusu ise her zamankinden daha anlamlıydı.
Tahıl Koridoru: Dünya Gıda Güvenliği İçin Hayati Önem Taşıyan Mesele
Görüşmenin belki de en can alıcı noktası buydu. Ukrayna'nın tahıl ihracatı meselesi - ki dünyanın dört bir yanındaki milyonların gıda güvenliği buna bağlı. Erdoğan'ın bu konudaki ısrarı takdir edilesi doğrusu. "Tahıl koridorunun yeniden faaliyete geçirilmesi için çalışıyoruz" sözleri, adeta bir umut ışığı oldu.
Peki ya sonrası? İki lider arasındaki samimi diyalog, öyle görünüyor ki bundan sonraki süreçte daha sık bir araya gelmelerinin kapısını araladı. Zelenskiy'in "Türkiye'nin desteği paha biçilemez" demesi boşuna değildi herhalde.
Barış İçin Zorlu Yol: Nükleer Tehlike ve İnsani Kriz
Aslında mesele sadece tahıl değil tabii. Zaporijya nükleer santralindeki gerilim, her geçen gün daha tehlikeli bir hal alıyor. Erdoğan'ın buradaki üslubu net: "Nükleer santraldeki gerilimin azaltılması şart." Ukrayna'daki savaş esirleri meselesi ise insani boyutuyla öne çıkıyor.
Şu an dünya, adeta bir satranç tahtasına dönmüş durumda. Ve Türkiye, bu karmaşık dengeler arasında ustaca manevralar yapıyor. Zelenskiy'in "Türkiye'nin arabuluculuğuna güveniyoruz" açıklaması, aslında her şeyi özetliyor.
Sonuç olarak, İstanbul'daki bu buluşma sıradan bir diplomatik temasın çok ötesinde. Barışa giden yolda atılmış somut bir adım. Ve kim bilir, belki de tarih bu görüşmeyi dönüm noktası olarak yazacak.