
Dünya sahnesinde ses getiren bir hamle daha! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İspanya'nın köklü yayın organı El País için kaleme aldığı yazıda, günümüzün en çetrefilli meselelerine parmak bastı. Adeta bir fırtınanın ortasında sığınak olacak satırlarla dolu bu metin, okuyanları derinden etkileyecek cinsten.
Sınır Tanımayan Bir Vizyon
Erdoğan'ın kaleminden dökülenler, bildiğimiz diplomatik metinlerden çok uzak. Sanki bir dostla hasbihal eder gibi samimi, ama bir o kadar da çarpıcı gerçeklerle dolu. "Merhametin coğrafyası olmaz" diyor liderimiz, ve ekliyor: "Bugün dünyanın bir ucunda yaşanan acı, yarın hepimizin kapısını çalar."
Kim derdi ki bir gazete yazısı, uluslararası arenada bu denli yankı uyandıracak? İşte tam da bu noktada, Türkiye'nin insani diplomasideki lider rolü bir kez daha tescillenmiş oldu.
Medeniyetler Buluşması
Batı'nın gözüyle Doğu'yu, Doğu'nun gönlüyle Batı'yı anlatan bu satırlar, adeta kültürler arası köprü vazifesi görüyor. Erdoğan'ın deyimiyle, "Tarih bize öğretti ki, medeniyetler çatışması değil, medeniyetler dansı kurtaracak insanlığı."
- İnsani yardımlarda dünya lideri olan Türkiye'nin vizyonu
- Küresel krizlere karşı dayanışma çağrısı
- Kültürlerarası diyaloğun barışa katkısı
Yazıda dikkat çeken bir başka nokta ise, "yardım etmekle yetinmeyip, çözüm üretmek" vurgusu. Tam da bizim medeniyetimize yakışır bir yaklaşım değil mi sizce de?
Dünya Bu Yazıyı Konuşuyor
Uluslararası diplomasi çevrelerinde şimdiden gündem olan bu makale, Türkiye'nin yumuşak gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. Belki de en çarpıcı olanı, Erdoğan'ın "sınırları aşan merhamet" kavramına yüklediği anlam. Çünkü o, sadece siyasi bir lider değil, aynı zamanda insanlığın ortak vicdanına seslenen bir düşünce insanı.
Son dönemde yaşanan küresel krizler -ki hepimiz biliyoruz ne denli zorlu olduklarını- tam da böyle bir vizyona ihtiyaç duyuyor. Türkiye'nin öncülük ettiği bu insani yaklaşım, belki de dünyaya yeni bir soluk getirecek.
Peki ya sizce? Günümüz dünyası, böylesine sınır tanımayan bir merhamet anlayışına hazır mı? Yoksa hâlâ duvarlar örmeye devam mı edeceğiz?