Ankara'dan kalkan uçak, körfezin parlayan incisine doğru yol alırken, diplomasi sahnesinde yeni bir perde açılmak üzereydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Katar'a yaptığı bu ziyaret -hem de oldukça kritik bir dönemde- iki ülke arasındaki o sıkı işbirliğinin adeta canlı bir göstergesiydi.
Dostlukların sıcaklığı, Doha'daki karşılama töreninde kendini hemen belli ediyordu. Protokoller, resmiyetin soğuk yüzünü göstermek yerine, neredeyse aile sıcaklığında bir buluşmaya dönüştü. İki liderin tokalaşmaları, kameralara yansıyan o samimi gülümsemeler... Diplomasinin dilinin bazen sözcüklerden çok daha fazlasını anlatabildiğinin kanıtı gibiydi.
Masada Neler Vardı?
Görüşmelerde -tahmin edeceğiniz üzere- hayli kapsamlı bir gündem masaya yatırıldı. İkili ticari ve ekonomik iş birlikleri en başta geliyordu elbette. Yatırımlar, ortak projeler, enerji... Ama bunlar sadece buzdağının görünen kısmı.
Asıl derinlik, bölgesel ve uluslararası meselelerdeki o uyumda yatıyor. İki ülke, Ortadoğu'daki son gelişmeleri, Filistin meselesini ve küresel ekonomik dalgalanmaları da enine boyuna müzakere etti. Katar ve Türkiye'nin bölgedeki istikrar arayışındaki ortak duruşu, bu tür zirvelerin ne denli mühim olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Şeyh Temim bin Hamed Al Sani'nin ev sahipliğindeki görüşmede, iki liderin uyumu gözden kaçacak gibi değildi. Zira stratejik ortaklık, kağıt üzerinde kalan bir tabirden çıkıp, sahada somut adımlara dönüşüyor.
Peki Ya Sonrası?
Zirve sonrası yapılan açıklamalar -her ne kadar diplomatik bir dille süslenmiş olsa da- ilişkilerin geleceği adına umut vaat ediyor. Taraflar, mevcut iş birliklerini derinleştirme ve yeni alanlar keşfetme konusunda mutabakata vardı.
Velhasıl, Erdoğan'ın Katar seferi, Ankara'nın bölge diplomasisindeki aktif ve etkin rolünün bir yansıması. İki müttefik ülke, dalgalı siyaset denizlerinde aynı yöne kürek çekmeye devam ediyor. Geriye, bu işbirliğinin somut meyvelerini izlemek kalıyor...
