
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Kudüs hakkındaki tartışmalı açıklamaları, Türkiye'den sert bir karşılık buldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, adeta diplomasi sahnesinde şimşekleri çakan bir çıkış yaparak Netanyahu'ya tarihi ve hukuki gerçekleri hatırlattı.
Şu çok net: Kudüs, sadece bir şehir değil, üç semavi din için de kutsal kabul edilen bir miras. Netanyahu'nun iddialarının aksine, bu kutsal şehrin kimliğini tek taraflı açıklamalarla değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.
Tarihi Gerçekler ve Hukuki Dayanak
Uluslararası hukuk açısından baktığımızda -ki bu konuda sayısız BM kararı var- Kudüs'ün statüsü son derece nettir. Mescid-i Aksa sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın ortak kültürel ve dini mirasıdır. İsrail'in tek taraflı hamleleri, bu evrensel gerçeği asla değiştiremeyecek.
Erdoğan'ın da altını çizdiği gibi, Kudüs'teki İslami kimlik ve miras, asırlardır süregelen tarihi bir vakıadır. Bu gerçeği görmezden gelmek, ne siyaseten akıllıca ne de ahlaken savunulabilir bir tutumdur.
Bölgesel ve Küresel Yansımalar
Netanyahu'nun açıklamaları sadece Türkiye-İsrail ilişkilerini değil, tüm bölge dengelerini etkileyecek potansiyele sahip. Ortadoğu'da barış ve istikrar arayışı içinde olan herkes için Kudüs meselesi, adeta bir turnusol kağıdı işlevi görüyor.
Türkiye'nin bu konudaki tutumu ise son derece açık ve net: Hukukun, adaletin ve tarihi gerçeklerin yanında durmak. Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi, Kudüs'ün kimliğine yönelik her türlü saldırı, sadece Filistinlilere değil, tüm Müslüman aleme yapılmış sayılacaktır.
Peki ya sonra? Diplomasi koridorlarında bu sert söylemlerin yankıları devam ederken, uluslararası toplumun bu hassas dengeye nasıl müdahil olacağı ise bir başka merak konusu. Bir şey kesin though: Kudüs, hiçbir siyasi söylemin gölgeleyemeyeceği kadar kadim ve kutsal bir değere sahip.