
Telefon çaldığında, Ankara'daki ofisinde yoğun bir günün ortasındaydı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ekranında ise Ürdünlü mevkidaşı Ayman Safadi'nin numarası belirdi. İki isim, sadece bir nezaket görüşmesinin çok ötesine geçen, derinlikli bir diplomatik diyaloğa daldı.
Görüşme, neredeyse her cümlesiyle iki ülke arasındaki o görünmez bağları bir kez daha güçlendirdi. Fidan'ın o her zamanki sakin ve kararlı üslubu, Safadi'nin samimi yaklaşımıyla birleşince, ortaya hem sıcak hem de son derece verimli bir temas çıktı.
İşbirliği Vurgusu ve Bölgesel Meseleler
Konuşmanın ana eksenini –belki de şaşırtıcı olmayan bir şekilde– Filistin meselesi oluşturdu. İki bakan, Gazze'de yaşanan insani dramı masaya yatırırken, acilen kalıcı bir ateşkes sağlanması ve insani yardımların engelsizce ulaştırılması konusundaki ortak iradelerini bir kez daha teyit ettiler. Bu, sadece bir fikir birliği değil, aynı zamanda bölge barışına dönük somut bir adım arayışıydı.
Fakat işin bir de ikili ilişkiler boyutu vardı. Ticaret, yatırım, savunma sanayi… İki ülkenin potansiyelini değerlendirirken Fidan'ın sesindeki o hafif heyecanı duymamak elde değildi. “İlişkilerimizi daha da ileri taşımalıyız” derken, kelimelerin altındaki o güçlü inancı hissetmemek imkansızdı.
Ürdün Kralı II. Abdullah'a iletilmek üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın selamları ise görüşmeye ayrı bir anlam kattı. Bu küçük ama anlamlı jest, diplomasinin bazen en güçlü mesajlarını en sade yollarla ilettiğinin bir kanıtıydı adeta.
Peki, Bundan Sonra Ne Olacak?
Böyle görüşmeler genellikle kapalı kapılar ardında kalır, detayları tam olarak bilinemez. Ancak şunu söylemek mümkün: Ankara ile Amman arasındaki bu sıcak diyalog, önümüzdeki dönemde bölgesel diplomaside daha aktif ve koordineli bir rol alacaklarının işareti gibi. Bekleyip göreceğiz.