Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın bugünkü açıklamaları, adeta diplomasi dünyasında bir bomba etkisi yarattı. İsrail'in son dönemdeki agresif genişleme hamlelerini 'bölgenin kanayan yarası' olarak nitelendiren Fidan, uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
Aslında durum hiç de iç açıcı değil. Fidan'ın dediği gibi, İsrail'in yayılmacı politikaları sadece komşu ülkeler için değil, tüm bölgenin istikrarı için ciddi bir risk oluşturuyor. Bu gidişatın nereye varacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.
Uluslararası Topluma Sert Çağrı
Fidan'ın üzerine basa basa vurguladığı şey—evet, tam da bu—uluslararası toplumun bu konuda daha fazla seyirci kalamayacağı. "Artık somut adımlar atılmalı" diyor Fidan ve ekliyor: "Bu yangını söndürmek için hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız."
Peki ya sonrası? Fidan'ın diplomasi dilindeki bu keskin ton değişikliği, Türkiye'nin bölgedeki duruşunun da net bir göstergesi aslında. Ankara'nın Kudüs'e mesajı gayet açık: "Yayılmacı politikalarınızla bölgeyi ateşe atamazsınız!"
Bölgesel Dengeler ve Türkiye'nin Pozisyonu
Ortadoğu'nun bu karmakarışık siyasi labirentinde Türkiye'nin aldığı bu net tavır, bölgesel dengeleri yeniden şekillendirebilir mi? Fidan'ın sözleriyle—belki de—yeni bir diplomasi sürecinin startı verilmiş olabilir.
Şunu da itiraf etmek gerek: İsrail'in son hamleleri, sadece siyasi değil aynı zamanda insani bir krize de dönüşmüş durumda. Fidan'ın da altını çizdiği gibi, bu durum sadece sınırları değil, insan hayatlarını da doğrudan tehdit ediyor.
Velhasıl, Dışişleri Bakanı'nın bu çıkışı, Ankara'nın bölge politikasındaki kararlılığının bir göstergesi. İsrail'e yönelik bu sert uyarıların nasıl sonuçlar doğuracağını ise zaman gösterecek.
