Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Fidan, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye'ye entegrasyon sürecinin, bölgedeki tüm tarafların yararına olacak bir biçimde ilerlemesi gerektiğinin altını çizdi.
Fidan'ın Entegrasyon Vurgusu ve Bölgesel Güvenlik
Hakan Fidan, yaptığı değerlendirmede, SDG unsurlarının mevcut yapılanmasının sürdürülebilir olmadığına işaret etti. Bakan Fidan, bu grupların nihai olarak Suriye devleti ile bütünleşmesinin hem Suriye'nin toprak bütünlüğü hem de bölgesel istikrar açısından hayati önem taşıdığını belirtti. Bu sürecin, yalnızca Suriye halkının değil, komşu ülkelerin de çıkarlarına hizmet edecek şekilde tasarlanması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin Güvenlik Kaygıları ve Diplomatik Çabalar
Açıklamalarında Türkiye'nin ulusal güvenlik perspektifine de değinen Fidan, SDG yapılanmasının PKK ile olan organik bağlarının kabul edilemez olduğunu tekrarladı. Türkiye, uzun süredir terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı olan YPG'nin SDG çatısı altında güç kazanmasını bölgesel güvenliğe yönelik doğrudan bir tehdit olarak nitelendiriyor. Fidan, bu bağlamda, gerçek bir entegrasyonun ancak terörle bağlantılı tüm unsurlardan arındırılmış bir yapı ile mümkün olabileceğinin altını çizdi.
Diplomatik kanalların önemine dikkat çeken Bakan, çözümün masada aranmaya devam edileceğini ifade etti. Türkiye'nin, Suriye krizinin kalıcı ve adil bir çözüme kavuşturulması, mültecilerin güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönüşlerinin sağlanması ve terör tehdidinin ortadan kaldırılması konularındaki kararlı duruşunu sürdürdüğünü kaydetti.
Sonuç ve Geleceğe Bakış
Hakan Fidan'ın açıklamaları, Türkiye'nin Suriye politikasının temel taşlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesi ve bölgede kalıcı barışın tesis edilmesi bu politikanın olmazsa olmazları arasında yer alıyor. SDG'nin entegrasyonu meselesi de bu hedefler çerçevesinde ele alınıyor. Sürecin nasıl ilerleyeceği, uluslararası toplumun ve bölge aktörlerinin yaklaşımına bağlı olarak şekillenecek. Türkiye, meşru güvenlik endişelerinden taviz vermeden, diplomatik yollarla çözüm arayışını sürdüreceğinin mesajını verdi.
