Dünya haritası adeta yeniden çiziliyor. Tam da böyle bir dönemde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'tan son derece kritik bir uyarı geldi. Tarihin akışının değiştiği bu kaotik sürece dair söyledikleri, gerçekten düşündürücü.
Kurtulmuş, şu an içinden geçmekte olduğumuz dönemi "tarihsel olarak büyük bir jeopolitik kırılma" olarak nitelendiriyor. Hiç de haksız sayılmaz aslında. Etrafımıza şöyle bir baktığımızda, uluslararası sistemin temellerinin sarsıldığını görmemek mümkün değil.
Eski Düzen Çöküyor, Yeni Bir Sistem Aranıyor
Soğuk Savaş sonrası kurulan -biraz da dayatılan- düzen artık işlemiyor. İnanın, bu sadece Türkiye'nin değil, dünyanın dört bir yanındaki insanların hissettiği bir gerçeklik. Güç dengeleri yeniden şekillenirken, ülkeler arasındaki ittifaklar da sorgulanıyor.
Kurtulmuş'un altını çizdiği gibi, bu süreç sancılı olacak. Kimileri için fırsat, kimileri içinse büyük riskler taşıyor. Türkiye ise tam da bu noktada kritik bir jeopolitik konumda bulunuyor. Doğu ile Batı arasında köprü olma misyonu, her zamankinden daha önemli hale geldi.
Türkiye'nin Rolü ve Fırsat Penceresi
Peki bu kaos ortamında Türkiye nasıl bir yol izlemeli? Kurtulmuş'a göre cevap oldukça net: Aktif ve dengeleyici bir diplomasi. Evet, tam da ihtiyacımız olan şey bu aslında. Tek kutuplu dünya düzeni yerini çok kutuplu bir yapıya bırakırken, Türkiye'nin bu denklemdeki ağırlığı her geçen gün artıyor.
Ortadoğu'dan Kafkaslara, Karadeniz'den Akdeniz'e uzanan bu coğrafyada, Türkiye'nin jeopolitik önemi katbekat arttı. Kurtulmuş'un da vurguladığı gibi, bu durum hem büyük sorumluluklar getiriyor hem de tarihi fırsatlar sunuyor.
Sonuç olarak, içinde bulunduğumuz dönem gerçekten de nesiller boyu unutulmayacak bir dönüşüm süreci. Jeopolitik satranç tahtasında hamleler hızlanırken, Türkiye'nin konumu ve stratejisi belki de hiç olmadığı kadar kritik önem taşıyor.