Tam doksan sekiz yıl önce, İsviçre'nin Cenevre Gölü kıyısındaki o zarif Beau-Rivage Palace Oteli'nde tarihi bir sahne yaşandı. Masada sadece mürekkep ve kağıt yoktu—orada bir milletin kaderi çiziliyordu adeta. Heyecanın palazlandığı o anlardan bahsediyorum.
İsmet Paşa'nın o meşhur dik duruşu ve keskin zekasıyla yürüttüğü müzakereler, aslında savaş meydanlarında kazanılan zaferin diplomasi masasında taçlandırılmasıydı. Kimi çevreler 'zafer' derken, kimi 'uzlaşı' diye nitelese de gerçek şu: Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedidir.
Maddelerin Ardındaki Gerçekler
Antlaşmanın en can alıcı noktalarından biri—ki bunu genellikle atlarız—kapitülasyonların tamamen kaldırılmasıydı. Yabancılara tanınan o ayrıcalıklar bir çırpıda tarihe karıştı. Ekonomik bağımsızlığın temeli böylece atıldı, her ne kadar bazıları bunun yeterli olmadığını iddia etse de.
Boğazlar meselesi ise apayrı bir maceraydı. O dönem uluslararası kontrol altında olan boğazlar, Montrö'ye kadar beklemek zorunda kaldı—ama Lozan olmasaydı, Montrö de olmazdı diye düşünüyorum ben.
Kim Ne Kazandı, Kim Ne Kaybetti?
Yunanistan'la nüfus mübadelesi... Ah, o insan hikayeleriyle dolu trajik süreç. Milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu ama savaşın bitmesi için gerekliydi belki de. Tarih bazen böyle acımasız seçimler dayatıyor.
Sınırların çizilmesi konusunda ise İsmet Paşa'nın inatçı tutumu meşhurdur. Musul-Kerkük meselesi hariç—ki o da sonradan kangren olacaktır—sınırlarımız netleşti. Irak sınırı istisaydı tabii, orası ayrı bir mesele.
Günümüze Yansıyan Etkileri
Bugün hâlâ Lozan'ın 100 yıllık maddelerini tartışıyoruz ya, işte bu antlaşmanın ne denli önemli olduğunun kanıtıdır. Ege adalarının silahsızlandırılması maddesi mesela—Yunanistan'ın ihlal ettiği o madde hâlâ gündemimizde.
Peki ya ekonomik hükümler? O dönem için kabul edilebilir görünen bazı maddeler, sonradan eleştirilere yol açtı. Ama şunu unutmayalım: O masadan eli boş dönmedik. Bağımsız bir devlet olarak tanındık—ki bu paha biçilemez bir kazançtı.
Antlaşmanın imzalandığı o tarihi gün—24 Temmuz 1923—aslında modern Türkiye'nin doğum günüdür bir bakıma. Sevr'i yırtıp atan, Misak-ı Milli sınırlarını büyük ölçüde gerçekleştiren bu antlaşma, Kurtuluş Savaşı'nın diplomatik zaferiydi.
Son söz: Lozan'ı anlamak, Türkiye'yi anlamaktır. O yüzden bu antlaşmayı sadece tarihi bir belge olarak değil, bugünü şekillendiren canlı bir miras olarak okumalıyız.