Gelin görün ki, Ortadoğu'nun bu karmakarışık siyasi sahnesinde yine beklenmedik bir perde aralandı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu –evet, o hepimizin tanıdığı, bildiği isim– nihayet ateşkes müzakerelerinin kapısını araladığını resmen açıkladı. Sanki hiç beklenmeyen bir yağmur sonrası toprak kokusu gibi… Hem de Hamas'ın öne sürdüğü şartların ardından ve tabii ki uluslararası camianın artan baskıları neticesinde.
Şimdi, mesele şu: Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, müzakere heyetinin ateşkes görüşmelerine başlamak üzere görevlendirildiği belirtildi. Fakat –her zaman olduğu gibi– işin içinde bir ‘ama’ saklı. İsrail hükümeti, Hamas'ın taleplerinin ‘kabul edilemez’ olduğunu ısrarla vurguluyor. Yani, ortada ince bir denge var; bir yanda diplomasi masası, diğer yanda siyasi çıkar hesapları.
Dünya kamuoyu ise ne mi yapıyor? Tabii ki nefesini tutmuş bekliyor. Zira Gazze’de yaşanan insani kriz her geçen gün derinleşiyor. BM verilerine göre, on binlerce insan evsiz, açlık sınırında ve umutsuz. Belki de bu müzakereler, uzun süredir kanayan bir yaraya merhem olabilir – kim bilir?
Ancak şunu da unutmamak lazım: Netanyahu'nun iç siyasetteki durumu hiç de kolay değil. Aşırı sağcı koalisyon ortakları, herhangi bir yumuşamaya şiddetle karşı çıkıyor. Hatta bazı bakanlar, ‘savaşın tamamen bitirilmesi’ gerektiğini savunuyor. Yani, Başbakan’ın önünde sadece Hamas değil, kendi kabinesi de ciddi bir engel olarak duruyor.
Peki ya Hamas? Onlar da ellerindeki en kıymetli kozu, yani rehineleri, serbest bırakmak için somut adımlar bekliyor. Mısır ve Katar’ın arabuluculuğundaki görüşmelerin seyri, bir nevi satranç oyununa dönmüş durumda. Hamle sırası kimde, belli değil.
Sonuç olarak, bölge için kritik bir dönemden geçiyoruz. Diplomasi mi, çatışma mı? Cevabı önümüzdeki günler verecek. Umarım insanlık, bu kez kazanan taraf olur.
