Ortadoğu'nun zaten gergin olan siyasi sahnesine, tarihi bir tablet yeni bir kriz daha ekledi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Türkiye'den Siloam Yazıtı'nı temin etmek için girişimde bulunduğu, ancak bu isteğinin karşılık bulmadığı öğrenildi.
Bu reddedilme, Netanyahu'yu oldukça öfkelendirmiş olacak ki, hemen ardından sert bir açıklama geldi. İsrail lideri, bu konuyu uluslararası arenaya taşıyarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı açıkça hedef gösterdi. Bu hamle, iki ülke arasındaki ilişkilerdeki mevcut sorunlara yeni bir boyut kattı.
Tarihi Eserin Önemi ve Arkasındaki Hikaye
Peki nedir bu Siloam Yazıtı ve neden bu kadar önemli? Aslına bakarsanız, bu sıradan bir taş parçası değil. Kudüs'ün antik su sistemlerine ışık tutan, tarihi M.Ö. 8. yüzyıla dayanan eşsiz bir belge. İsrail için milli bir simge, tarihi bir hazine niteliğinde. Tabii bu onu siyasi bir pazarlık konusu yapmaya yetiyor mu, orası ayrı bir mesele.
Türkiye'nin bu isteği neden reddettiği ise merak konusu. Resmi bir açıklama yok belki, ama diplomatik kaynaklar bunun 'hukuki ve siyasi nedenlerle' mümkün olmadığını söylüyor. Yani, işin içinde sadece tarihi değil, son derece güncel siyasi hesaplar da var.
Netanyahu'nun Açıklamaları ve Diplomatik Yansımaları
Netanyahu'nun Erdoğan'a yönelik sözleri ise işi kişiselleştirmişe benziyor. Bu tür doğrudan hedef göstermeler, uluslararası diplomasi kurallarında pek hoş karşılanmaz. Zaten uzmanlar da bu durumun iki ülke arasındaki ilişkileri daha da germekten başka bir işe yaramayacağını düşünüyor.
Ortadoğu'da güç dengeleri sürekli değişirken, böylesine sembolik bir mesele birdenbire ön plana çıkıverdi. Kim bilir, belki de asıl mesele taşın kendisi değil, gönderilen mesajdır. İsrail'in bu hamlesi, Türkiye'ye yönelik daha geniş bir stratejinin parçası olabilir mi? Bu sorunun cevabını zaman gösterecek.
Sonuç olarak, Siloam Yazıtı basit bir arkeolojik buluntudan çıkıp uluslararası bir diplomatik krizin merkezine oturmuş durumda. Netanyahu'nun tavrı ve Erdoğan yönetiminin bu isteğe verdiği yanıt, sadece iki lider arasında değil, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği açısından da oldukça belirleyici olacak gibi görünüyor.
