İletişim Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Duran'ın son değerlendirmeleri, Türkiye'nin uluslararası arenadaki pozisyonuna dair oldukça net bir tablo çiziyor. Adeta satranç tahtasında ustaca hamleler yapan bir oyuncu gibi...
Duran'ın ifadeleri öyle sıradan diplomatik açıklamaların çok ötesinde. Sanki her kelimesiyle Türkiye'nin son yıllarda attığı adımların bir muhasebesini yapıyor. "Küresel denge unsuru" tabiri ise hiç de abartılı değil - gerçekten de öyle!
Dengeyi Sağlamak: Türkiye'nin Stratejik Konumu
Aslında işin özü şu: Türkiye artık sadece bölgesel değil, küresel ölçekte söz sahibi. Duran'ın da altını çizdiği gibi, ülkemiz hem Doğu hem Batı arasında köprü olmanın ötesine geçti. Adeta bir terazi misali dengeyi sağlıyor.
Peki nasıl mı? İşte burası gerçekten ilginç. Rusya-Ukrayna savaşındaki arabuluculuk rolümüz, Karadeniz tahıl koridoru anlaşması, NATO'daki aktif pozisyonumuz... Bunların hepsi aslında tek bir şeyi gösteriyor: Türkiye artık olayları yönlendiren bir aktör.
Diplomaside Yeni Bir Dil
Duran'ın üzerinde durduğu bir diğer nokta ise iletişim stratejimiz. Eskiden belki daha pasif bir dil kullanırdık - artık öyle değil. Kendi çıkarlarımızı net şekilde ifade ederken, aynı zamanda küresel sorunlara da çözüm üretiyoruz.
Bu aslında hiç kolay değil. Hem içeride hem dışarıda farklı beklentileri yönetmek gerçekten ustalık istiyor. Ama görünen o ki, bu dengeyi kurmayı başardık.
- Bölgesel istikrarın garantörü olmak
- Küresel krizlere çözüm odaklı yaklaşım
- Bağımsız dış politika ile manevra alanı yaratmak
Duran'ın dediği gibi, Türkiye artık "köprü" olmanın ötesinde bir "merkez" konumunda. Bu da bize dünya siyasetinde çok daha fazla söz hakkı veriyor.
Gelecek Perspektifi: Nereye Doğru?
Peki ya sonrası? Duran'ın işaret ettiği üzere, bu pozisyonu korumak ve güçlendirmek gerekiyor. Çünkü dünya hızla değişiyor ve Türkiye'nin bu değişimin merkezinde kalması şart.
Aslında düşününce - diplomasi dediğimiz şey biraz da zamanlama meselesi değil mi? Doğru zamanda doğru hamleler yapmak... Türkiye son dönemde bunu oldukça iyi başarıyor.
Sonuç olarak, Duran'ın değerlendirmeleri bize şunu gösteriyor: Türkiye artık küresel sistemin pasif bir izleyicisi değil, aktif bir oyuncusu. Ve bu rolü oynamaya da devam edecek gibi görünüyor.
