Uluslararası arenada tam bir satranç ustası gibi hareket eden Türkiye, yine kritik bir hamleyle tüm dikkatleri üzerine çekti. Pakistan ve Afganistan arasında gerilim tırmanırken, Ankara devreye girdi ve neredeyse patlamak üzere olan bir barut fıçısını söndürmeyi başardı.
Olaylar öyle hızlı gelişti ki... Bir anda sınır hattında silahlar konuşmaya başlamış, taraflar adeta savaşın eşiğine gelmişti. İşte tam bu noktada Türkiye'nin deneyimli diplomatları devreye girdi. Yıllardır bölgede kurduğu güven ilişkileri, bu kriz anında altın değerinde bir koz oldu.
Ateşkes İlanı ve Arkasındaki Görünmez El
Peki ne oldu da iki komşu ülke birbirine girmekten son anda vazgeçti? Aslında işin sırrı, Türkiye'nin her iki tarafla da aynı anda konuşabilme kabiliyetinde yatıyor. Kimi ülkelerin aksine, Ankara'nın bölgedeki itibarı öyle sağlam ki, hem İslamabad hem de Kabil'de kapılar ona her daim açık.
Şunu söylemeden geçemeyeceğim: Bu tür kriz anlarında arabuluculuk yapmak gerçekten zorlu bir iş. Tarafları ikna etmek, güven tazelemek, ortak bir zemin bulmak... Tıpkı ince bir ipek ipliği üzerinde yürümek gibi. Ama görünen o ki Türk diplomasisi bu dengeyi kurmakta oldukça maharetli.
Bölgesel İstikrar İçin Kritik Adım
Ortadoğu ve Asya'nın bu hassas bölgesinde barışı sağlamak sadece iki ülke için değil, tüm bölge ülkeleri için hayati önem taşıyor. Zira unutmayalım ki, istikrar domino taşı gibidir - bir yerde bozulursa, etkisi hızla yayılır.
Türkiye'nin bu hamlesi aslında dış politikadaki 'proaktif diplomasi' anlayışının somut bir göstergesi. Bekleyip olacakları izlemek yerine, riskleri önceden görüp harekete geçmek... Bu yaklaşım, Ankara'nın bölgede neden giderek daha etkili olduğunu açıklıyor bence.
Sonuçta ortada herkesin kazançlı çıktığı bir tablo var: Pakistan da Afganistan da yüzünü kara çıkarmadı, bölge bir savaşın eşiğinden döndü, Türkiye ise diplomatik ağırlığını bir kez daha hissettirdi. Kısacasü, herkes nefes aldı.
Bu gelişme bana şunu düşündürdü: Uluslararası ilişkilerde bazen en güçlü silah, en yüksek teknolojiye sahip füzeler değil, diyalog kapılarını açık tutabilme becerisidir. Türkiye bunu bir kez daha kanıtlamış oldu.