Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'dan Arnavutluk'ta Kritik Açıklamalar: İşbirliği ve Bölgesel Güvenlik Vurgusu
Yılmaz: Türkiye-Arnavutluk İlişkileri Stratejik Önemde

Tam da Balkanlar'ın hareketli siyaset sahnesinde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın Arnavutluk ziyareti adeta bir nefes fresh hava gibiydi. Tiran'da gerçekleşen görüşmelerde -inanın bana- sıradan diplomatik temasların çok ötesine geçildi.

Yılmaz, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile yaptığı görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkilerin aslında ne kadar derin tarihi köklere sahip olduğunu bir kez daha hatırlattı. "Biz sadece komşu değil, dost ülkeleriz" derken sesindeki o samimi ton, gerçekten etkileyiciydi.

Ekonomik İşbirliğinde Yeni Ufuklar

Görüşmelerin belki de en can alıcı noktası ekonomik işbirliğiydi. Yılmaz'ın altını çizdiği gibi, Türk yatırımcılar Arnavutluk'ta sadece para kazanmak için değil, aynı zamanda ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmak için çalışıyor. Bu işbirliğinin karşılıklı fayda sağladığını vurgularken, "kazan-kazan" formülünün ne demek olduğunu bir kez daha anladık.

Aslında bakarsanız, ticaret hacmimiz hiç de fena değil ama -bana sorarsanız- potansiyelimizin çok daha üstünde olduğunu düşünüyorum. Yılmaz'ın bu konudaki iyimserliği gerçekten bulaşıcıydı.

Bölgesel Güvenlik ve NATO Vurgusu

Güvenlik konularına gelince... İşte orada işler ciddileşiyor. Yılmaz, bölgedeki istikrarın önemini vurgularken, NATO müttefikliğimizin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha hatırlattı. Sanki şunu demek istiyordu: "Bu bölgede güvenlik denince, biz bir bütünüz."

Kosova meselesine değinmeseydi olmazdı tabii. Türkiye'nin bölgedeki barış ve istikrar çabalarının süreceğini söylerken, aslında çok daha büyük bir resme işaret ediyordu.

Peki ya terörle mücadele? Evet, o konuda da net bir mesaj vardı: "Terör örgütleriyle mücadelede kararlıyız." Bu kadar net, bu kadar anlaşılır.

Kültürel Bağların Gücü

İşin ilginç yanı, Yılmaz'ın kültürel ve tarihi bağlara verdiği önemdi. İki ülke arasındaki bu görünmez köprülerin, siyasi ve ekonomik ilişkilerin temelini oluşturduğunu vurguladı. Haklı da -düşününce- ortak tarih ve kültür, en güçlü diplomasi aracı değil mi zaten?

Görüşmelerin ardından, iki ülke arasındaki işbirliği anlaşmalarının imzalanması ise adeta bir final töreni gibiydi. Sanki "bakın, sözde kalmıyor, somut adımlar atıyoruz" der gibi.

Yılmaz'ın bu ziyareti, Türkiye'nin Balkan politikasındaki sürekliliği gösterirken, aynı zamanda yeni ufukların da habercisi oldu. Bana kalırsa, bu ilişkiler önümüzdeki dönemde çok daha fazla gündeme gelecek. Göreceğiz...