
Dünya ekonomisinin gizli kahramanlarından biri olan nadir elementler, teknolojinin kalbinde yer alıyor. Ancak bu değerli kaynakların büyük bir kısmı Çin'in kontrolü altında. Peki ya bu durum değişirse?
Avustralya, tam da bu noktada devreye giriyor. Ülke, nadir elementler konusunda Çin'e kafa tutacak bir strateji geliştiriyor. Sanki bir western filmindeki final sahnesi gibi: Çin, şimdiye kadar bu alanda tek kovboydu. Ama Avustralya, silahını çekmeye hazırlanıyor.
Neden Bu Kadar Önemli?
Akıllı telefonlardan elektrikli araçlara, savunma sanayisinden yenilenebilir enerjiye kadar her yerde bu elementlere ihtiyaç var. Çin ise adeta bir 'nadir elementler imparatorluğu' kurmuş durumda. Dünya üretiminin %70'inden fazlasını kontrol ediyor.
Avustralya'nın planı ise şu:
- Yeni maden sahaları açmak (tabii çevreciler izin verirse)
- İşleme tesislerini genişletmek
- Uluslararası ortaklıklar kurmak
Batılı ülkeler de bu hamleyi dört gözle bekliyor. Çünkü kimse 'tek vagonlu bir trene' binmek istemez, değil mi?
Zorluklar da Yok Değil
Bu iş o kadar da kolay değil. Madencilik pahalı bir oyun. Çevresel etkiler konusunda hassasiyetler var. Bir de Çin'in kurduğu tedarik zincirini kırmak gerekiyor.
Avustralya Enerji Bakanı Madeleine King, "Bu bir maraton, sprint değil" diyor. Haklı da. Çin'in onlarca yılda kurduğu sistemi birkaç yılda devirmek mümkün değil.
Ancak Batılı ülkelerin bu konuda ciddi bir motivasyonu var. Pandemi ve Ukrayna savaşı, tedarik zincirlerinin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Kimse bir sonraki krizde Çin'in kapısında kuyrukta beklemek istemiyor.
Peki ya Türkiye? Bizim de nadir element rezervlerimiz var. Belki bu rekabetten faydalanmanın bir yolu bulunabilir. Ne dersiniz?