Ankara'da dün akşam saatlerinde açıklanan bir kamu ihalesi, adeta soğuk duş etkisi yarattı. Öyle ki, ihale komisyonunun kararı kamuoyuna açıklandığı anda, sosyal medyada yangın yerine döndü. İsrailli bir teknoloji firmasının, Türk şirketlerini geride bırakarak ihaleyi kazanması, herkesi hayrete düşürdü.
Peki ne oldu da böyle bir sonuç ortaya çıktı? Aslında işin içinde oldukça karmaşık detaylar var. İhale şartnamesi öyle hazırlanmış ki, neredeyse sadece bu İsrailli firmanın teknik özelliklerine uygun teklif verilebiliyordu. Sanki balık tutmak için özel olarak hazırlanmış bir oltaydı karşımızdaki.
İhalenin Arka Planında Neler Yaşandı?
Olayın detaylarına indiğimizde, aslında işin başından beri bazı sinyallerin verildiğini görüyoruz. İhale ilanının resmi gazetede yayınlandığı gün, sektör temsilcileri arasında fısıltılar dolaşmaya başlamıştı bile. "Bu işin içinde bir iş var" diyenler haklı çıktı maalesef.
Yerli firmaların temsilcileri, adeta duvara toslamış gibi hissettiklerini belirtiyorlar. Bir yetkili, "Teklifimizi sunarken bile içimizde bir kuşku vardı" diye ekliyor. Haklılar da - çünkü şartnamedeki bazı maddeler o kadar spesifikti ki, sadece belirli bir firmanın ürünleriyle karşılanabilirdi.
Tepkiler Yağmur Gibi Yağıyor
Muhalefet partilerinden gelen açıklamalar ise oldukça sert. CHP'li bir milletvekili, "Bu ihalenin adrese teslim olduğu ortada" diyerek konuyu Meclis gündemine taşıyacaklarını duyurdu. İYİ Parti sözcüsü ise daha da net konuştu: "Yerli üreticiyi desteklemekten bahsediyoruz ama iş icraata gelince İsrailli firmalara yöneliyoruz."
Sanayi odalarından da benzer tepkiler geldi. Türk müteahhitler, "Artık bu işlere bir dur demek lazım" diyerek seslerini yükseltiyorlar. Öyle ya, yerli firmaların onlarca yıllık tecrübesi varken, neden yabancı bir firma tercih edilsin ki?
Peki Ya Hükümetin Açıklaması?
İlgili bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, "İhale sürecinin tamamen şeffaf ve kurallara uygun şekilde yürütüldüğü" belirtildi. Ama bu açıklama, öfkeyi dindirmeye yetmedi doğrusu.
Bakanlık yetkilileri, "Teklif değerlendirmelerinde sadece fiyatın değil, teknik kapasitenin de dikkate alındığını" vurguladılar. Ancak bu açıklama, eleştirileri azaltmak yerine daha da artırdı. Çünkü herkes merak ediyor: Yerli firmaların teknik kapasitesi gerçekten yetersiz miydi, yoksa başka sebepler mi vardı?
Bu arada, İsrailli firmanın temsilcisiyle yaptığım telefon görüşmesinde, "Biz sadece kurallara uygun teklif verdik" cevabını aldım. Haklılar belki de - sonuçta onlar da iş yapmak istiyorlar. Ama işin etik boyutu tartışmaya açık.
Sonuç Ne Olacak?
Şu an için herkesin merakla beklediği soru şu: Bu ihalenin iptali için yargı yoluna başvurulacak mı? Hukukçulara göre, eğer ihale şartnamesinde usulsüzlük tespit edilirse, iptal davası açılabilir.
Ancak bir başka ihtimal daha var: Belki de bu durum, yerli sanayimizin eksikliklerini gözden geçirmemiz için bir fırsat olabilir. Neden yerli firmalar bu kadar spesifik ihalelerde yeterli olamıyor? Bu sorunun cevabını bulmak zorundayız.
Son sözüm şu: İhaleler sadece kağıt üzerinde kalmamalı. Ülke menfaati her zaman ön planda tutulmalı. Yoksa, "Kazanan hep aynı adresler olur" derken haksız mıyım?