Dünya sahnesinde Türkiye'nin adı artık çok daha farklı telaffuz ediliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son açıklamaları, ülkenin küresel bir güce dönüşme yolculuğundaki kararlılığını bir kez daha gözler önüne serdi. Ve bu sefer işler gerçekten ciddi boyutta.
Savunma sanayiinde yaşanan olağanüstü dönüşüm -inanması güç ama- artık sadece yerel değil, küresel dengeleri bile etkiler hale geldi. Yerli ve milli üretimdeki başarı hikayeleri, dünyanın dört bir yanında yankı buluyor. Kim derdi ki bir gün Türk yapımı silahlar, farklı kıtalarda güvenlik sağlayacak?
Ekonomik Devrim ve Dış Politika Hamleleri
Ekonomi cephesinde ise durum hiç fena değil, hatta oldukça umut verici. Dış yatırımlar, ihracat rekorları ve enflasyonla mücadelede alınan mesafe -her ne kadar zorlu olsa da- göz ardı edilemeyecek kadar somut. Belki de en çarpıcı olanı, Türkiye'nin artık uluslararası arenada sadece bir 'oyuncu' değil, 'kural koyucu' konumuna yükseliyor olması.
Dış politikadaki dengeli ve bir o kadar da kararlı duruş, ülkeye yeni kapılar açıyor. Ortadoğu'dan Afrika'ya, Balkanlar'dan Asya'ya uzanan bu diplomatik ağ, Türkiye'nin küresel etkisini her geçen gün daha da pekiştiriyor. Ve şunu söylemeden geçemeyeceğim: Bu sadece bir başlangıç.
Gelecek Vizyonu: Nereye Doğru?
Peki ya bundan sonrası? Erdoğan'ın vizyonu oldukça net: Türkiye'nin 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde dünyanın en etkili 10 ekonomisinden biri olması. Bu hayal değil, gerçekleşmekte olan bir hedef. Altyapı yatırımları, teknoloji parkları ve insan kaynağının geliştirilmesi -tüm bu unsurlar- adeta bir puzzle'ın parçaları gibi bir araya geliyor.
Ancak şunu da eklemeliyim ki, bu yolculuk elbette ki pürüzsüz değil. Zorluklar var, engeller çıkacak önümüze. Ama kararlılık ve milli birlik ruhuyla -inanıyorum ki- aşamayacağımız engel yok.
Son tahlilde, Türkiye'nin küresel güce dönüşüm hikayesi sadece ekonomik veya askeri başarılardan ibaret değil. Bu, bir milletin kaderini yeniden yazma iradesinin ta kendisi. Ve görünen o ki, bu irade artık dünyanın her köşesinde hissediliyor.
