
İş dünyasının dilinden düşmeyen o meşhur vize meselesi hâlâ gündemin tepesinde. Durum şu: Türk girişimciler yurtdışına açılmak istiyor ama vize engeli karşılarında dev gibi duruyor. Can sıkıcı bir tablo doğrusu.
Şimdi düşünün - ihracat yapmak, yeni pazarlar keşfetmek, uluslararası ortaklıklar kurmak isteyen firmalarımız adeta duvara tosluyor. Vize alamadıkları için fuarlara katılamıyorlar, önemli görüşmeleri iptal oluyor, hatta bazı anlaşmalar suya düşüyor. Kayıp büyük, hem de çok büyük.
Rakamlar Ne Diyor?
Son verilere göre durum hiç de iç açıcı değil. Vize başvurularında yaşanan gecikmeler ve ret oranlarındaki artış, iş insanlarımızı adeta çileden çıkarıyor. Öyle ki, bazı sektörlerde yurtdışı temasları neredeyse yarı yarıya azalmış durumda.
Peki bu durumdan en çok kim etkileniyor? Tabii ki KOBİ'ler. Büyük şirketlerin daha fazla kaynağı ve alternatif çözümleri olsa da, küçük ve orta ölçekli işletmeler için her vize reddi bir darbe niteliğinde.
Çözüm Yolları
Uzmanlar diyor ki: "Diplomatik kanalları daha etkin kullanmalıyız." Haklılar da. Vize müzakerelerinde daha agresif bir diplomasi izlemek şart. Ayrıca, karşılıklı vize muafiyeti anlaşmaları için çaba harcanmalı.
Bir diğer öneri: "Öncelikli sektörler için hızlı vize prosedürleri" oluşturmak. Özellikle teknoloji, savunma sanayi ve enerji gibi stratejik alanlarda çalışan iş insanlarına kolaylık sağlanabilir.
Son bir not - belki de en önemlisi: Vize başvurularında yaşanan teknik sorunların acilen çözülmesi gerekiyor. Randevu alamama, evrak kaybı, uzun bekleme süreleri... Tüm bunlar çözülebilir sorunlar aslında.
Velhasıl, iş dünyası olarak uluslararası arenada var olmak istiyorsak, bu vize meselesini kökünden çözmemiz şart. Yoksa rakibimiz olan ülkelerin birkaç adım önüne geçmemiz imkânsız görünüyor.