
Gece yarısından sonra, Haseke'nin o bildik sessizliğini aniden yırtan bir kargaşa. PKK/YPG'nin milisleri -kimilerinin iddia ettiği gibi- adeta gölgelerden sızmıştı. Hedefleri belliydi: Bölgedeki aşiretlerin evleri ve direnişiyle tanınan isimler.
Olay, şehrin doğusundaki bir mahallede patlak verdi. Çatışma sesleriyle uyananlar, dışarı çıktıklarında silahlı grupların sivilleri zorla araçlara bindirdiğine tanık oldu. İnsanlar, sevdiklerinin gözleri önünde alınıp götürülürken çaresizlik içindeydi. Kimi kaynaklar, kaçırılanların sayısının 50'yi aştığını söylüyor - resmi bir doğrulama olmasa da.
Bu, ne ilk ne de muhtemelen son olacak. Bölge sakinleri, benzeri tacizlerin ve keyfi gözaltıların son dönemde arttığından şikayetçi. YPG’nin kontrol noktalarında durdurulan, sorgulanan, hatta tehdit edilen çok sayıda aile var. Hepsi de Türkiye sınırına yakın bu hassas bölgede yaşamanın bedelini ödüyor adeta.
Peki ya sonrası? Alıkonulanların akıbetiyle ilgili endişeler her geçen dakika büyüyor. Aileler, seslerini duyurabilmek için sosyal medyaya ve insan hakları örgütlerine yönelmiş durumda. Uluslararası toplum ise -her zamanki gibi- sessizliğe bürünmüş görünüyor.
Ortadoğu’nun bu kanayan yarasında, siviller bir kez daha güç mücadelesinin arasında sıkışıp kaldı. Geriye ise yalnızca umutla bekleyen aileler ve cevapsız sorular kalıyor...