
Göreve geldiği ilk günden beri savunma sanayinde millî ve bağımsız bir politikanın altını çizen Ankara, S-400 meselesinde adeta çelikten bir irade sergiliyor. Dış mihrakların tüm baskıları, diplomatik manevraları ve hatta dolaylı yaptırım tehditleri… Hiçbiri, Türkiye’nin bu kritik savunma meselesindeki duruşunu sarsmaya yetmedi.
Son açıklama, adeta bu kararlılığın bir taahhütnamesi niteliğinde. “Duruşumuzda en ufak bir değişiklik yok” denilerek, hem Washington’a hem de tüm dünyaya net bir mesaj verildi. Peki bu ısrarın arkasında yatan stratejik mantık ne? Cevabı aslında oldukça basit: Egemenlik.
F-35’ler ve Yaptırım Tehdidi: Ankara’yı Yıldıramadı
Hatırlayacaksınız, S-400’lerin alımıyla birlikte ABD, Türkiye’yi F-35 programından çıkarmakla kalmadı, CAATSA yaptırımlarını da sürekli gündemde tuttu. Ama görünen o ki, bu hamleler Ankara’yı yolundan döndürmek bir yana, tam aksine daha da kemikleştirdi. “Dış politika, şantiyla yürütülemez” derler ya, hakkaten öyle.
Zaten Türkiye’nin bu sistemleri almakta bu kadar ısrarlı olmasının bir nedeni de, kendi hava savunma ağını güçlendirme ihtiyacı. Bölgedeki istikrarsızlık ve tehditler düşünüldüğünde, bu adım bir lüks değil, bir zorunluluk aslında.
Peki Ya Sonrası? Diplomasi Trafiği Yoğunlaşabilir
Bu açıklama, masada hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor. Fakat diplomasi denen şey, zaten hiç bitmeyen bir satranç oyunu değil mi? Taraflar, önümüzdeki dönemde muhtemelen yeni temaslar ve görüşmeler için kolları sıvayacak. Washington’daki yetkililerin bu son mesajı nasıl yorumlayacağı ise bir diğer merak konusu.
Ancak şurası kesin: Türkiye, savunma ihtiyaçları söz konusu olduğunda, hiçbir ülkenin veto hakkını tanımıyor. Bu, artık değişmeyecek bir devlet politikası haline geldi. Beklemede kalın, çünkü bu dosya daha çok konuşulacak gibi görünüyor.