Gözlerinizi kapatın ve bir an için kendinizi bir ailenin yerine koyun. Evladınızı kaybetmenin dayanılmaz acısı yetmezmiş gibi, bir de adalet arayışında geçen yıllar... İşte tam da böyle bir dramın ortasında, Anayasa Mahkemesi'nden (AYM) sarsıcı ve bir o kadar da adaleti tesis edici bir karar geldi.
Rabia Naz Vatan'ın ölümüyle ilgili davada, AYM oy birliğiyle aldığı kararla, artık anne ve babaya manevi tazminat yolunun açıldığını duyurdu. Bu, sıradan bir hukuki karar değil; adeta yıllardır süren bir mücadelenin, bir ailenin gözyaşlarının hukuk diline dökülmüş halidir.
Peki, Bu Karar Ne Anlama Geliyor?
Mahkeme, somut olay özelinde yaptığı değerlendirmede, başvurucuların (yani anne ve babanın) uğradıkları manevi zararın tazmin edilmesi gerektiğine hükmetti. Yani, maddi kayıpların ötesinde, yaşanan o derin acının, hukuk nezdinde de bir karşılığı olmalıydı. Ve oldu.
Kararın en can alıcı noktalarından biri de, bu hakkın sadece maddi zararlarla sınırlı olmadığının altını çizmesi. İnsan onuru, aile bağları ve yaşam hakkı ihlal edildiğinde, maneviyatın da hukukun koruması altında olduğu bir kez daha tescillenmiş oldu.
Adalet Nihayet Yerini Buldu Mu?
Şüphesiz, kaybedilen bir canın acısı hiçbir tazminatla telafi edilemez. Ancak, bu karar sadece bir aileyi değil, benzer durumdaki pek çok kişiyi ilgilendiren bir emsal teşkil ediyor. Adalet mekanizmasının, en insani duygulara bile cevap verebileceğini gösteren nadir örneklerden biri.
Davanın seyri, kararın gerekçesi ve sonuçları... Tüm bunlar, hukukun sadece kitaplardaki maddelerden ibaret olmadığını, hayatın tam da içinden seslendiğini hatırlatıyor bize. Ve belki de en önemlisi, adaletin her zaman geç de olsa tecelli edebileceğine dair bir umut ışığı yakıyor.
Sonuç olarak, AYM'nin bu kararı, hukuk tarihimizde önemli bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti. Rabia Naz Vatan'ın ailesi için belki bir teselli, toplum için ise adaletin nasıl işlemesi gerektiğine dair güçlü bir mesaj oldu.
