Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bugün yaptığı açıklamayla gündemi salladı. Sümud Filosu'nun Türk karasularına girişi ve Mersin Limanı'na yanaşması üzerine konuşan Bakan, kelimelerini özenle seçti ama mesaj netti: "Biz buradayız ve Filistin yalnız değil."
Aslında olan biten, bildiğimiz diplomatik nezaketin çok ötesinde. Tunç'un ses tonundaki o titreme, sözcükler arasındaki o anlamlı duraksamalar - işte bunlar her şeyi anlatıyor. Filistin'e giden insani yardım gemilerinin Türkiye'den geçişi sıradan bir lojistik operasyon değil, neredeyse bir vicdan muhasebesi.
"Bu Bir İnsanlık Görevi"
Bakan'ın dediğine göre, Türkiye sadece bir transit ülke değil. Daha fazlası. "Uluslararası hukukun çizdiği sınırlar içinde kalarak, insani yardım ulaştırma konusunda üzerimize düşeni yapıyoruz" diyor Tunç. Ama asıl vurgu şu: "Bu bir insanlık görevi. Sessiz kalmak, seyirci kalmak bize yakışmaz."
Gazze'ye ulaşacak olan tıbbi malzemeler, gıda yardımları - hepsi Mersin'de kontrol ediliyor, düzenleniyor, yola hazır hale getiriliyor. Limandaki hareketlilik normalin çok üzerinde. Gemicilerin yüzündeki o kararlı ifade, her şeyi anlatmaya yetiyor aslında.
Dış Politikanın Yeni Dili
Belki farkında değiliz ama Türkiye'nin dış politika söyleminde gözle görülür bir değişim var. Artık daha gür bir ses, daha net bir duruş söz konusu. Tunç'un şu sözleri hafızalara kazınacak cinsten: "Filistin özgür oluncaya kadar mücadele devam edecek. Bu, Türkiye'nin değişmeyen prensibidir."
Peki ya uluslararası tepkiler? Bakan bu konuda da oldukça açık sözlü: "Bazı çevreler rahatsız olabilir. Ama doğru olanı yapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz." Sanki diplomasinin o incelikli dilinden sıyrılıp, doğrudan insanlığın vicdanına hitap ediyor.
Mersin'deki Hazırlıklar Tüm Hızıyla Sürüyor
Liman çalışanları neredeyse gece gündüz demeden çalışıyor. Yardım malzemelerinin bir an önce ihtiyaç sahiplerine ulaşması için hummalı bir tempo var. Gümrük işlemleri hızlandırılmış, lojistik planlamada en ince ayrıntı bile düşünülmüş.
Yardım gemilerinin güvenli geçişi için gerekli tüm önlemler alınmış durumda. Türk yetkililer, uluslararası sularda yaşanabilecek her türlü olaya karşı hazırlıklı. Bu sadece bir yardım operasyonu değil, aynı zamanda bir insan hakları mücadelesi.
Sonuçta, Tunç'un da dediği gibi: "Zulme karşı durmak sadece bir seçenek değil, zorunluluktur." Ve Türkiye, bu zorunluluğu yerine getirmekte kararlı görünüyor.