Gözler Gazze'deki savaşın gölgesinde kalan Batı Şeria'ya çevrildi. Burası, unutulmuş bir trajedinin sahnesi adeta. İsrail güçlerinin son haftalardaki operasyonları, bölge sakinlerini adeta bir kabusun içine hapsetmiş durumda.
Aslında olan biten, bildiğimiz o eski hikayenin yeni bir perdesi sadece. Fakat bu sefer tempoda hissedilir bir artış var. İsrail askerleri gece yarısı baskınlarını rutin haline getirmişken, Filistinliler için uyku lüks sayılıyor artık.
Evlerinden Koparılan Hayatlar
Düşünün bir an: Gece yarısı kapınızın yumruklarla çalındığını, sevdiklerinizle birlikte sokağa atıldığınızı... İşte Batı Şeria'daki pek çok aile bu acı gerçeği her gece yaşıyor. Evler didik didik aranıyor, gençler gözaltına alınıyor, hayatlar bir anda altüst oluyor.
Bazı gözlemcilerin dediğine göre, İsrail'in bu taktiği psikolojik bir savaş yöntemi aslında. Toplumu sürekli tetikte tutarak dirençlerini kırmayı hedefliyorlar. Ama Filistinlilerin dayanıklılığı gerçekten takdire şayan.
Uluslararası Sessizlik
Peki dünya ne yapıyor bu olan biten karşısında? Maalesef bildiğimiz oyun yine sahneleniyor. Uluslararası toplumun kınama açıklamaları havada uçuşuyor, Birleşmiş Milletler raporlar yayınlıyor ama somut bir adım yok. Sanki Batı Şeria, dünyanın görmezden geldiği bir kör nokta haline gelmiş.
Bazı uzmanlar bu sessizliği 'seçici insan hakları anlayışı' olarak yorumluyor. Yani - nasıl desem - bazı hayatlar daha mı değersiz acaba?
Yaralı Toplum
Şiddetin ekonomik ve sosyal etkileri ise içler acısı. İşyerleri kapanıyor, çiftçiler tarlalarına ulaşamıyor, öğrenciler okula gidemiyor. Toplumun her katmanı bu baskıdan nasibini alıyor.
Belki de en trajik olanı, çocukların bu şiddet sarmalında büyümek zorunda kalması. Onlar için normal olan, bizim 'anormal' dediğimiz şeyler: Tanklar, askerler, gözaltılar, kayıplar...
Batı Şeria'da yaşananlar, aslında hepimizin insanlığına dair bir ayna tutuyor. Bir yanda güç, diğer yanda direniş. Arada kalan ise masum hayatlar. Bu kısır döngü ne zaman son bulacak? Cevabı maalesef hiçbirimiz bilmiyoruz.
