Her sonbahar, Filistin topraklarında zeytin hasadı bir nevi direniş simgesine dönüşür. Ama bu yıl, Batı Şeria'nın kadim zeytinliklerinde toplanan meyveler, barış ve bereketin değil kan ve gözyaşının kokusunu taşıyor.
Dün sabah erkenden, Nablus'un güneyindeki köylüler için her şey normal başladı. Aileler, dededen kalma zeytin ağaçlarının altında buluşmuş, hasadın keyfini çıkarıyordu. Ta ki... İsrailli yerleşimcilerin silahlı grupları ortaya çıkana kadar.
Tarım Arazileri Kanla Sulandı
Olaylar öyle aniden patlak verdi ki, çiftçiler neye uğradığını şaşırdı. İsrailli yerleşimciler -ki çoğu silahlıydı- Filistinlilerin zeytin topladığı tarlalara dalıverdi. Önce bağırarak hakaretler yağdırdılar, sonra iş fiziksel şiddete dönüştü.
Bir tanığın ifadesi tüyler ürpertici: "Dedemin diktiği ağaçların altında dövülüyordum. Ellerimde hâlâ zeytin yaprakları varken..."
Uluslararası Hukuk Çiğnendi mi?
Bu saldırılar sıradan bir olay değil maalesef. İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayarak Filistin topraklarını sistematik şekilde gaspettiği geniş çaplı bir stratejinin küçük bir parçası sadece. Yerleşimciler, çiftçileri topraklarından uzaklaştırmak için her yolu deniyor - tehditler, şiddet, hatta ağaçları kesmek gibi.
Zeytin ağaçları Filistin kültüründe sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir direniş sembolü. İşte belki de bu yüzden hedef alınıyorlar.
- Onlarca Filistinli darp edildi
- Zeytin toplama ekipmanlarına el konuldu
- Hasat edilen ürünlere zarar verildi
- Tehditlerle çiftçiler bölgeden uzaklaştırılmaya çalışıldı
Ortadoğu'da barış umutları her geçen gün biraz daha solarken, bu tür olaylar durumun vahametini gözler önüne seriyor. Zeytin dalı uzatmak yerine, zeytin ağaçlarının altında şiddet yeşeriyor.
Yerel yetkililer uluslararası topluma sesleniyor: "Sessiz kalmak, zulme ortak olmaktır." Peki dünya bu çağrıyı duyacak mı? Cevabı zaman gösterecek.
