Gazeteci-yazar Taha Kılınç'ın yeni kitabı, Doğu Türkistan'da Uygur Türklerinin dini yaşamlarına yönelik kısıtlamaları gözler önüne seriyor. "Kayıp Coğrafyanın İzinde / Doğu Türkistan Seyahatnamesi" adlı eser, bölgedeki Müslümanların ibadet özgürlüğünün nasıl devlet kontrolüne alındığını çarpıcı detaylarla anlatıyor.
Camiye Girişte Katı Kurallar
Kılınç'ın gözlemlerine göre, Hoten kentindeki Cuma Camii görünüşte açık olsa da ibadet için kullanımı son derece kısıtlı. 310 binden fazla Uygur Türkü'nün yaşadığı bu kentte, camiye girişlerde kimlik kontrolü ve yaş sınırlaması uygulanıyor.
Namaz kılmak isteyenlerin kimlik bilgileri tek tek kontrol ediliyor ve sadece 65-70 yaş üzeri kişilere ibadet için izin veriliyor. Kılınç, ellerinde bastonlarıyla camiye giren yaşlıları "ibadetin son temsilcileri" olarak tanımlıyor.
Sadakat Yemini Zorunluluğu
Kitapta en dikkat çeken uygulamalardan biri de cemaatin cuma namazı öncesi Çin bayrağı ve Devlet Başkanı Xi Jinping'in portresi önünde sadakat yemini etmeye zorlanması.
Kılınç, tanık olduğu bu sahneyi "hem korkunç hem de hazin" olarak nitelendiriyor ve Doğu Türkistan'daki Müslümanlara yönelik bu uygulamanın "dini aşağılayan bir tiyatroya" dönüştüğünü ifade ediyor.
İbadet İçin Resmi İzin Şartı
Doğu Türkistan'da ibadet etmek isteyenlerin önündeki bir diğer engel de resmi izin belgesi zorunluluğu. Kılınç, camiye girmek isteyen ziyaretçilerden Çin'in Din İşleri İdaresi'nden yazılı izin belgesi getirmelerinin istendiğini aktarıyor.
Bu "icazet" şartının, bölgede ibadetin devlet denetiminde yapılabildiğinin açık bir göstergesi olduğunu vurgulayan Kılınç, Hoten Cuma Camii'nin turistik amaçlarla ayakta tutulduğunu ancak içeride namaz kılmanın yasak olduğunu belirtiyor.
Gazeteci-yazar, Çin yönetiminin Müslüman Uygur Türklerinin dini yaşantılarını kısıtlama politikasını "dini küçültüp kırpmak" şeklinde özetliyor. Kitap, Doğu Türkistan'da artık sadece toplama kampları ve kaybolan insanlarla sınırlı olmayan baskı mekanizmalarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.