Akdeniz'in ortasında tarihi bir an. Adeta bir gerilim filminden fırlamış gibi duran o ses kaydı, her şeyi anlatıyor aslında. "Gidebileceğimiz kadar gideceğiz" diyen o kararlı ses, Gazze'ye umut taşıyan gemilerde yankılanıyordu.
Freedom Flotilla koalisyonuna bağlı gemiler, tam tamına on gündür yoldaydı. İnsani yardım malzemeleriyle doluydular - gıda, ilaç, temel ihtiyaçlar. Ama asıl taşıdıkları şey umuttu, direnişti, insanlığın vicdanıydı.
Ablukanın İlk Yarılışı
Gece yarısına doğru, uluslararası sularda beklenmedik bir temas. İsrail donanması, gemilere yaklaşmaya başlıyor. Radyodan gelen uyarılar, tehditler... Ama gemidekilerin kararlılığı sarsılmıyor. Tam aksine, daha da güçleniyor.
O anları yaşayan bir Türk aktivistin cep telefonuna kaydettiği sesler, her şeyi belgeliyor. "Bizi durduramazsınız!" diye haykırıyor biri. Diğeri ekliyor: "Bu bir insanlık görevi."
"Gidebileceğimiz Kadar Gideceğiz"
İşte o unutulmaz an. Ses kaydında net duyulan o cümle: "Gidebileceğimiz kadar gideceğiz." Bu sadece bir slogan değil, bir felsefe aslında. Pes etmeme, mücadeleyi sürdürme, sınırları zorlama kararlılığının ifadesi.
Gemidekiler biliyordu riskleri. Daha önce benzer girişimler nasıl sonuçlanmıştı? Hepimiz hatırlıyoruz. Ama bu sefer farklıydı. Daha organize, daha kararlı, daha güçlü bir irade vardı.
Tarihi Başarının Perde Arkası
Peki nasıl başardılar? Strateji ve zamanlama mükemmeldi. Gecenin karanlığından yararlandılar, rotalarını sürekli değiştirdiler, iletişimlerini minimumda tuttular. Adeta bir satranç oyunu gibiydi her şey.
- İnsani yardım vurgusunu ön planda tuttular
- Uluslararası hukuku arkalarına aldılar
- Medya desteğini akıllıca kullandılar
- Ve en önemlisi, moral üstünlüğü elde ettiler
Sabah'ın ulaştığı o ses kaydı, tarihe not düşülecek cinsten. Sadece bir başarı hikayesi değil, insan ruhunun sınır tanımazlığının da kanıtı.
Şimdi Gazze'ye ulaşan yardımlar, oradaki insanlar için hayat demek. Ama belki de daha önemlisi, dünyaya verilen mesaj: Ablukalar, duvarlar, sınırlar... Hepsi insan iradesi karşısında çökebilir.
O Türk aktivistin sesindeki titreme hala kulaklarda. Heyecandan mı, korkudan mı, yoksa tarihi bir ana tanıklık etmenin verdiği o tarifsiz duygudan mı? Kim bilir... Ama kesin olan bir şey var: Akdeniz'in sularında yazılan bu destan, uzun süre konuşulacak.
