
İnsanlık adına yüzümüzü kızartan bir tablo daha... Gazze Şeridi, son yirmi dört saati yine kan ve gözyaşıyla kaydetti. Abluka altındaki topraklarda, temel gıda ve ilaçlara ulaşamamanın bedeli ağır oldu. Üç can daha, biz dünyalılar seyrederken, açlığın amansız pençesine yenik düştü.
Ve ne yazık ki, bu kayıplardan biri, dünyanın masumiyetini temsil eden bir çocuktu. Daha oyun oynaması, okula gitmesi gereken bir yaştaydı. Onun son nefesi, hepimizin vicdanında bir yara daha açtı.
Birleşmiş Milletler'in defalarca 'kıtlık' tehlikesine dikkat çektiği bölgede, insanlar adeta bir ölüm kalım mücadelesi veriyor. Uluslararası toplumun acil eylem çağrıları ise ne yazık ki bu trajediyi durdurmaya yetmiyor. Yardım konvoylarının önündeki engeller, her geçen gün onlarca masum hayatın sönmesine neden oluyor.
Sayıların Arkasındaki Acı Gerçek
Bu istatistikler soğuk rakamlardan ibaret değil. Her biri, arkasında yıkılmış aileler, sönmüş umutlar ve bitmek bilmeyen bir acı bırakıyor. Gazze'de yaşananlar, modern dünyanın gözü önünde gerçekleşen bir insanlık ayıbından farksız.
Peki, bu sessizliği ne zaman bozacağız? Dünya, bu acıya ne zaman dur diyecek? Sorularımız havada kalırken, Gazze'deki dram tüm hızıyla devam ediyor. İnsani yardım kuruluşları, bölgeye acil gıda ve tıbbi malzeme girişinin sağlanması için adeta zamanla yarışıyor.
Durum o kadar vahim ki, artık 'kriz' kelimesi bile yaşananları tarif etmekte yetersiz kalıyor. BM yetkilileri, uluslararası toplumu harekete geçmeye ve bu 'önlenebilir' trajediye son vermeye çağırıyor. Umuyoruz ki, bu son can kayıpları bir uyanış çağrısı olur ve Gazze'deki insanlar için gerçek bir çözüm yolu bulunur.