
Dünyanın gözü önünde bir trajedi yaşanıyor. Gazze'deki masum çocuklar, adeta bir ölüm makinesinin dişlileri arasında sıkışıp kalıyor. İstatistikler, İsrail'in her 24 saatte 28 çocuğun hayatını aldığını gösteriyor - bu, bir okul otobüsünün tamamından fazla!
Kıyamet Gibi Bir Günlük Rapor
Sabah uyanıyorlar, kahvaltı yapıyorlar, belki okula gidiyorlar... Ve bir anda her şey bitiyor. Bombalar, çocuk seslerinin yerine siren seslerini bırakıyor geriye. Kimi zaman bir bina çöküyor altlarına, kimi zaman da açlıktan kıvranıyorlar. Dramın boyutları, insanı derinden sarsıyor.
Uluslararası kuruluşların verilerine göre:
- Her saat başı en az 1 çocuk hayatını kaybediyor
- Yaralanan çocuk sayısı ise katbekat fazla
- Psikolojik travma yaşayanların oranı %90'ları geçmiş durumda
Sessizliğin Gürültüsü
Dünya ne yapıyor peki? Diplomatik koridorlarda yankılanan boş sözler dışında pek bir şey değil. BM toplantıları, insani yardım çağrıları, sosyal medyada paylaşılan öfke dolu mesajlar... Hepsi havada asılı kalıyor sanki.
Ortadoğu'nun bu kanayan yarası, artık kronikleşmiş bir insanlık ayıbına dönüştü. Çocuklar ölüyor, anneler ağlıyor, babalar çaresiz kalıyor. Ve biz, ekranlarımızın başında bu vahşete tanıklık ediyoruz.
Belki de en acı olanı, bu rakamların sadece birer istatistik olarak kalması. Her bir sayının ardında bir isim, bir hikaye, yarım kalan bir gelecek var. Ama kimse duymak istemiyor bu hikayeleri...