Tam da dünyanın gözünün üzerlerinde olduğu bir dönemde, Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu'dan herkesi ayağa kaldıracak türden bir açıklama geldi. Öyle sıradan bir siyasi demeç değil, yüreklere işleyen, insanı içinden yakalayan cinsten.
Kasapoğlu, konuşmasına şu sözlerle damgasını vurdu: "Filistin davası -ki ben buna dava demektense insanlık sınavı demeyi tercih ediyorum- sadece bir toprak meselesi değil. Aslında hepimizin vicdan muhasebesi."
Uluslararası Topluma Sert Eleştiri
Dünya liderlerinin ikiyüzlülüğünden bahsederken ses tonundaki o haklı öfkeyi hissetmemek mümkün değildi. "Şu an dünyada bazı ülkeler var ki, insan hakları nutukları atıyorlar ama Filistin'de yaşananlara gözlerini kapıyorlar." diye ekledi. Bu sözlerle adeta uluslararası diplomasinin kirli yüzünü teşhir etti.
Konuşmanın en çarpıcı yanlarından biri de -belki de ilk kez bu kadar net ifade ediliyordu- Türkiye'nin tavrının sadece siyasi olmadığının altını çizmesiydi. "Bizim duruşumuz insani, ahlaki ve vicdani bir duruş" dedi ve ekledi: "Bu, gelip geçici bir siyasi pozisyon değil, kökleri tarihin derinliklerine uzanan bir insanlık borcu."
Gençlere Tarihi Çağrı
Gençlere seslenirkenki o samimi ton, sanki baba evladına nasihat eder gibiydi. "Siz gençler" dedi, "sadece bugünü değil, yarını da şekillendirecek olan sizlersiniz. Filistin meselesi sadece coğrafi bir uzaklık değil, insanlığın ortak vicdanıdır."
Peki neden bu kadar önemli bu mesele? Çünkü -Kasapoğlu'nun da dediği gibi- Filistin'de savunulan sadece bir toprak parçası değil, temel insan hakları, onuru ve adaletin ta kendisi. Dünya üzerinde haksızlığa uğrayan herkesin sesi aslında.
- İnsanlık onurunun evrensel dilini konuşmak
- Adaletin sadece sözde değil, özde de var olması
- Uluslararası toplumun çifte standartlarını reddetmek
Sonuç olarak -ve belki de en önemlisi- Kasapoğlu'nun mesajı net: Türkiye, Filistin davasında sadece siyasi değil, ahlaki ve insani bir duruş sergiliyor. Ve bu duruş, rüzgâra göre yön değiştiren bayraklar gibi değil, kökü derinlerde olan çınar ağacı gibi sağlam.
Dünya sahnesinde kimin gerçekten insan hakları savunucusu, kimin sadece kâğıt üzerinde kalan nutuklar attığını gösteren bir turnusol kağıdı adeta. Ve Türkiye, bu sınavdan alnının akıyla çıkmaya kararlı görünüyor.