Akdeniz'in mavi sularında, belki de bu yılın en çok konuşulacak insani seferi gerçekleşiyor şu anda. Tam yedi gemiden oluşan Küresel Dayanışma Filosu, adeta bir insanlık sınavına girişmiş durumda. İçlerinde aktivistler, gazeteciler ve sıradan vatandaşlar var - hepsinin ortak bir amacı var: Gazze'deki insanlara umut olmak.
Şu anki konumlarıysa oldukça kritik. İsrail'in Gazze'ye yönelik abluka hattına sadece 85 deniz mili kalmış. Bu mesafe, denizcilik jargonuyla söylersek, 'göz açıp kapayıncaya kadar' kat edilebilecek bir uzaklık değil elbette. Ama diplomatik gerilim düşünülünce, koskoca bir okyanus kadar derin bir anlam taşıyor.
İsrail'den Sert Tepki: "Dur Dediğimiz Yerde Durursunuz"
İsrail yetkilileri, filonun yaklaşması karşısında adeta çılgına dönmüş durumda. Resmi açıklamalarında hiç tereddüt etmeden "uluslararası hukuku ihlal ediyorlar" diye bağırıyorlar. Hatta daha da ileri gidip, "gerekirse askeri müdahalede bulunuruz" tehdidini savurmaktan çekinmiyorlar. Oldukça iddialı bir dil bu, kimse inkâr edemez.
Filonun organizatörleriyse tam tersi bir dil kullanıyor. "Biz sadece insani yardım götürüyoruz" diye ısrar ediyorlar. İçlerinde tıbbi malzemeden gıdaya kadar yüzlerce ton yardım var. Savaşın ortasında kalmış insanlara bir nebze olsun nefes aldırmak istiyorlar. Kim haklı, kim haksız? Bu sorunun cevabı, bakanın gözünde saklı galiba.
Geçmişten Bugüne: Benzer Hikayeler, Aynı Sonuçlar
Aslında bu, Akdeniz'de oynanan yeni bir oyun değil. 2010 yılındaki Mavi Marmara olayını hatırlayan var mı? O zamanlar da benzer bir filo, benzer bir insani görevle yola çıkmıştı. Sonuç? Dokuz can kaybı ve uluslararası arenada büyük bir kriz. Tarih tekerrür etmek üzere mi? İşte asıl soru bu.
Filonun içindeki gönüllülerle yapılan röportajlar insanın yüreğini burkuyor. "Riskin farkındayız ama susarsak daha büyük risk alırız" diyorlar. Kimi İspanyol, kimi Yunan, kimi de dünyanın öbür ucundan gelmiş. Ortak dilleri insanlık. Bu kadar basit aslında.
Peki ya uluslararası toplum? BM yetkilileri 'diyalog' çağrısı yapıyor, Avrupa ülkeleri 'sakin olun' diye tembihliyor. Ama kimse somut bir adım atmıyor. Ortada koskoca bir sessizlik var - hem de çığlık atarcasına sessiz.
Son dakika gelişmelerine bakılırsa, filo hız kesmeden ilerliyor. İsrail savaş gemileriyse yakınlarda devriye geziyor. Gerilim her geçen saat biraz daha tırmanıyor. Bu satırları yazarken bile, Akdeniz'in ortasında neler olup bittiğini düşünmeden edemiyor insan.
Belki de en trajik olan, bu hikayenin aslında hiç yazılmaması gerektiği. Çünkü normalde insani yardım gemileri için gerilim yaşanmaz, değil mi? Ama işte, dünya böyle bir yer maalesef. Bazen en basit insani eylemler bile siyasi bir krize dönüşebiliyor.