Avrupa'nın kuzeyindeki küçük Baltık ülkesi Letonya, bugünlerde oldukça ses getirecek bir karara imza attı. Hani şu kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bir dönüm noktası sayılan İstanbul Sözleşmesi var ya, işte Letonya tam da ondan çekilmek için resmi adımları atmaya başladı.
Aslında bu haber, dün akşam saatlerinde Avrupa Konseyi'nin resmi duyurusuyla doğrulandı. Letonya Dışişleri Bakanlığı'nın gönderdiği yazılı bildirimde, ülkenin sözleşmeden çekilme işlemlerini başlattığı kesinleşti. Yani bu bir dedikodu değil, resmi bir süreç.
Peki Neden Böyle Bir Karar Aldılar?
Bu sorunun cevabı oldukça karmaşık. Letonya yetkilileri, sözleşmenin "aile değerleri" ve "toplumsal cinsiyet tanımları" konusunda ülkenin geleneksel görüşleriyle çeliştiğini iddia ediyor. Sanki bir yapbozun parçaları bir türlü uyuşmuyor gibi...
Öte yandan, muhalefet sesini yükseltmiş durumda. Bazı milletvekilleri ve insan hakları örgütleri, bu kararın kadınların güvenliği açısından tehlikeli sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarıyor. "Bu geriye doğru atılmış büyük bir adım" diyorlar ve haklılar da bence.
İşin Hukuki Boyutu Ne?
Uluslararası anlaşmalardan çekilme süreçleri hiç kolay değil. Letonya'nın bu kararının yürürlüğe girmesi için belirli bir süre gerekiyor - tam olarak üç ay. Yani eğer her şey planlandığı gibi giderse, Letonya İstanbul Sözleşmesi'nden 2024'ün ilk çeyreğinde resmen ayrılmış olacak.
Bu arada şunu da eklemeliyim: Letonya, sözleşmeden çekilen ilk AB üyesi olmayacak aslında. Polonya ve Macaristan daha önce benzer adımlar atmıştı. Yani bu bir "ilk" değil ama yine de önemli bir gelişme.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'nin ofisi, Letonya'nın bildirimini aldıklarını doğruladı. Resmi açıklamada, "Letonya'nın İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını kayıt altına aldık" deniyor. Kuru ve resmi, tıpkı beklediğimiz gibi.
Peki Ya Sonuçları?
Bu kararın pratikte ne anlama geleceği ise belirsizliğini koruyor. Letonya'daki kadın hakları örgütleri endişeli - haklı olarak. Sözleşmenin sağladığı korumaların kaybının, şiddet mağdurlarını olumsuz etkileyebileceğinden korkuyorlar.
Öte yandan hüküyet yanlıları ise kararı "ulusal çıkarlar" ve "egemenlik" bağlamında savunuyor. İki tarafın da kendince haklı olduğu noktalar var gibi görünüyor ama ben şahsen kadınların güvenliğinin her şeyden önce geldiğini düşünüyorum.
Sonuç olarak, Letonya'nın bu hamlesi Avrupa'da yeniden ateşlenen bir tartışmayı alevlendirdi. İstanbul Sözleşmesi'nin geleceği, kadın hakları ve ulusal değerler arasındaki denge... Tüm bu konular şimdi bir kez daha masada.