
Londra'dan gelen ses kulakları sağır ediyor. İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı o rapor, Gazze'deki durumu 'insan eliyle yaratılmış bir felaket' olarak nitelendiriyor. Ve daha da vahimi - bu krizin tamamen öngörülebilir ve önlenebilir olduğunun altını çiziyor.
Öyle ki, raporda kullanılan dil oldukça sert: "Ahlaki bir rezalet" ifadesi, durumun vahametini anlatmaya yetmiyor belki de. Yetkililer, uluslararası toplumun bu trajediye seyirci kaldığını ima edercesine konuşuyor.
Krizin Boyutları Ürkütücü
Gazze'de nüfusun yüzde 85'i yerinden edilmiş durumda. İnsanların temiz suya erişimi neredeyse yok denecek kadar az. Ve açlık... Ah o amansız açlık! Rapora göre Gazze halkı yaygın açlıkla karşı karşıya - öyle ki bu, modern zamanların en ağır insani krizlerinden biri olarak kayıtlara geçiyor.
İngiliz yetkililerin vurguladığı bir diğer nokta ise çarpıcı: İsrail'in insani yardımların dağıtımına yönelik kısıtlamaları, durumu daha da katlanılmaz hale getiriyor. Sanki birileri bilerek ve isteyerek bu acıyı derinleştiriyor gibi...
Uluslararası Toplum Nerede?
Aslında en can alıcı soru bu değil mi? Dünya bu insanlık dramına ne zaman uyanacak? İngiltere'nin raporu, uluslararası topluma adeta bir çağrı niteliğinde: Harekete geçme zamanı!
Raporun altını çizdiği üzere, İsrail'in Gazze'ye yönelik politikaları uluslararası hukukla ciddi şekilde çelişiyor. Fakat kim dinliyor? Kim harekete geçiyor? Sorular havada asılı kalıyor.
Sonuç olarak, İngiltere'nin bu raporu sadece bir belge değil - aynı zamanda bir ayna. Dünyanın Gazze'deki acılara nasıl seyirci kaldığını gösteren utanç verici bir ayna. Ve bu aynada hepimizin yansıması var...