
Dünyanın gözü önünde, adeta çekimserlik perdesi arkasında, insanlık tarihinin en kara sahnelerinden biri yeniden canlanıyor. Sanki hiçbir ders alınmamış gibi...
Uluslararası toplumun sessizliği ise -belki de- bu trajedinin en rahatsız edici yanı. İnsanlık adına konuşması gerekenlerin suskunluğu, yaşananların vahametini katbekat artırıyor.
Tarih Tekerrür mü Ediyor?
Evet, maalesef öyle görünüyor. Tarihin tozlu sayfalarında kalmış olması gereken bu korkunç senaryo, günümüzde yeniden sahneleniyor. İnsanlık olarak ne kadar az öğrendiğimizi acı bir şekilde gösteriyor bu durum.
Belki de en trajik olanı: teknoloji çağında, her şeyin anbean kaydedilebildiği bir dönemde yaşanıyor bu vahşet. Görmezden gelmek imkansız, ama öyleleri var ki gözlerini kapatmayı tercih ediyor.
Peki Ya Çözüm?
Çözüm dediğimiz şey aslında basit: insan olmak. Vicdan sahibi olmak. Diğerinin acısını hissedebilmek. Ama görünen o ki bu basit şeyler, karmaşık siyasi hesapların gölgesinde kalıyor.
Uluslararası kuruluşların acilen harekete geçmesi şart. Diplomatik nezaket ve protokol dilinin ötesine geçmek, somut adımlar atmak gerekiyor. Zira zaman, masum insanların hayatlarıyla yarışıyor.
Şunu unutmamalıyız: tarih, sadece olanları kaydetmekle kalmaz, aynı zamanda sessiz kalanları da yargılar. Bugün sesimizi çıkarmazsak, yarın çocuklarımıza nasıl bir açıklama yapacağız?
İnsanlık onuru için, evrensel ahlak için, basit bir insanlık görevi için: bu vahşet durdurulmalı. Sesimiz, çığlıkları bastırana kadar yükselmeli.