Gözler önünde, herkesin bildiği bir ateşkes anlaşması varken, İsrail ordusu yine bildiğini okudu. Gazze'nin doğusundaki el-Bureyc mülteci kampı civarında düzenlenen saldırı, uluslararası hukukun nasıl da ayaklar altına alınabildiğinin acı bir göstergesi oldu adeta.
Ortalık toz duman. İki Filistinli daha canından oldu - kim bilir belki de bir baba, bir kardeş, bir evlat... İsrail savunma güçlerinin sözcüsü o her zamanki soğuk ve mesafeli dilinden şaşmıyor tabii. 'Hedefte terör unsurları vardı' deyip geçiştiriyorlar işi. Ama orada ölen insanlar, geride kalan yaralılar, yıkılan hayatlar - bunların hiçbiri 'terör unsuru' değil maalesef.
Zamanlama Manidar
Şu işe bakın ki, saldırı tam da Mısır'ın ateşkes görüşmeleri için çaba gösterdiği sırada gerçekleşti. Tesadüf mü sizce? Bana kalırsa pek değil. İsrail'in bu 'ateşkes esnetme' alışkanlığı artık neredeyse rutin hale geldi. Ne zaman bir uzlaşma havası esse, hemen bir kıvılcım çakılıyor.
Filistinli kaynakların aktardığına göre olay, öğle saatlerine doğru patlak verdi. İsrail tankları -evet, tanklar- ateşkes bölgesinden içeri girip rastgele ateş açmaya başlamış. 'Hedefli operasyon' diyorlar ama ortada hedefli bir şey yok gibi görünüyor.
Uluslararası Tepkiler Bekleniyor
BM yetkilileri şimdiden sessiz. Avrupa Birliği ise her zamanki gibi 'ılımlı açıklama' peşinde. Oysa bölgedeki Filistinliler için her gün aynı kabus: Sabah uyanıp akşamı görebilmek bile büyük lütuf haline geldi.
İsrail'in bu son hareketi, aslında daha büyük bir resmin parçası. Ateşkesi delmek, sınırları zorlamak, uluslararası toplumu test etmek... Hepsi bilinçli bir stratejinin adımları. Ve ne yazık ki Filistin halkı bu stratejinin başlıca mağduru olmaya devam ediyor.
Ölenlerin kimliği henüz tam olarak açıklanmadı. Ama onlar sadece birer istatistik değil - her biri bir hayat hikayesi, bir aile dramı, bitmeyen bir acının yeni bir sayfası.