Ortadoğu'da yeni bir skandal dalgası daha... İsrail Ordusu'nu derinden sarsan bu olay, insan hakları ihlallerinin hangi boyutlara ulaşabildiğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. İsrailli bir bakanın Filistinli esirlere yönelik akıl almaz ifadeleri, adeta bir bomba etkisi yarattı.
Her şey, İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in o korkunç açıklamasıyla başladı. "Filistinli esirlere tecavüz meşrudur" anlamına gelen o sözler, uluslararası camiada şok etkisi yarattı. Düşünsenize, bir bakan çıkıp böyle bir şeyi nasıl söyleyebilir? İnsan haklarından bahsediyoruz, Orta Çağ'dan kalma bir zihniyet değil!
Orduda Deprem Etkisi
Bu skandal açıklamaların ardından İsrail Ordusu'nda hareketlilik başladı. Askeri savcılık ofisi derhal harekete geçti ve konuyu soruşturmaya başladı. Fakat işin ilginç yanı, soruşturmanın bakanın kendisine değil de ordunun iç işleyişine yönelik olmasıydı. Garip değil mi?
İsrail medyasında çıkan haberlere göre, askeri savcı General Yifat Tomer-Yerushalmi'nin görevden alınması gündemde. Sebep mi? Bakanın bu rezil açıklamalarına yeterince hızlı ve etkili tepki vermemek. Yani aslında günah keçisi aranıyor gibi görünüyor.
Uluslararası Tepkiler Büyüyor
Ortadoğu'da zaten gergin olan havayı daha da alevlendiren bu skandal, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. İnsan hakları örgütleri birbiri ardına açıklamalar yaparak bu tür söylemleri kınadılar. Birleşmiş Milletler yetkilileri bile konuya müdahil oldu.
Filistin tarafından gelen tepkiler ise çok daha sert oldu. "Bu sözler savaş suçuna teşviktir" diyen Filistinli yetkililer, uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. Hamas sözcüsü, "İsrail'in gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıktı" açıklamasını yaptı.
Peki Ya Savunma Bakanı?
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'in bu skandal karşısındaki tutumu da oldukça dikkat çekici. Gallant, ordunun itibarını korumak için hızlı hareket ettiğini iddia etse de, eleştirilerin odağından kurtulamadı. Muhalif sesler, "Bu kadar büyük bir skandalda neden bakanın kendisi değil de savcı hedef gösteriliyor?" sorusunu sormaktan çekinmiyor.
Aslında olan bitenin tam bir kriz yönetimi çalışması olduğu aşikar. Kamuoyu baskısını hafifletmek için bir isim feda ediliyor. Klasik devlet mantığı yani...
Sona Doğru Mu?
Bu skandalın nasıl sonuçlanacağı merak konusu. Askeri savcının görevden alınması sorunu çözecek mi? Yoksa bu sadece buzdağının görünen kısmı mı? İsrail iç siyasetinde milliyetçi söylemlerin giderek yükseldiği bu dönemde, insan hakları ihlallerinin önüne geçmek gittikçe zorlaşıyor.
Bir gerçek var ki, bu olay İsrail-Filistin meselesinin sadece toprak anlaşmazlığı olmadığını, çok daha derin insan hakları sorunları barındırdığını bir kez daha gösterdi. Uluslararası toplumun bu konuda ne kadar etkili olabileceği ise başka bir tartışma konusu.