İsrail'in Teslim Ettiği Cenazelerde İşkence İzleri: Komisyon Üyesinden Tüyler Ürperten İtiraflar
İsrail'in Cenazelerinde İşkence İzleri

Dünya, Gazze'de yaşanan insanlık dramına tanıklık ederken, bir komisyon üyesinin ağzından dökülenler tüyleri diken diken etti. Dr. İbrahim el-Başir ismini duyurmakta gecikmedi - insan hakları alanında yıllarını vermiş, gözüpek bir aktivist.

İşte o anlattıkları... İsrail'in 'teslim ettiği' cenazelerde gördükleri, insanın kanını donduran cinsten. Adeta bir kâbus gibi.

Tanınmayacak Hale Gelmiş Bedenler

"Gözlerime inanamadım" diyor el-Başir, sesi titreyerek. "Gelen cenazelerin çoğu -inanın- tanınmayacak haldeydi. Sistematik bir şekilde işkence görmüşlerdi. Kimi yakılmış, kimi parçalanmıştı."

Peki neydi bu kadar ürkütücü olan? Organlar... Evet, yanlış duymadınız. Birçok cenazede hayati organların eksik olduğunu belirtiyor doktor. "Adeta bir organ avı yaşanmış gibi" diye ekliyor içi burkularak.

Uluslararası Hukuk Çiğnendi mi?

Bu durum, savaş hukukunun en temel kurallarını hiçe saymak anlamına geliyor. Cenevre Sözleşmeleri'ne göre, savaş zamanında bile cenazelere saygı gösterilmesi zorunlu. Ama görünen o ki İsrail, bu kuralları umursamıyor.

  • Cenazeler üzerinde tıbbi müdahale izleri
  • Organların sistematik şekilde alınmış olması
  • Vücutlarda tanımlanamayan yara izleri
  • Kimlik tespitinin neredeyse imkânsız hali

Düşünsenize, sevdiklerinizin cenazesini bile alamamanın acısını. Bir de üstüne bu tarz vahşetlerle karşılaşmak... İnsanlık adına yüz kızartıcı.

Sessiz Kalan Dünya ve Sorumluluklar

El-Başir'in sözleri aslında hepimize bir sorumluluk yüklüyor. "Uluslararası toplumun sessizliği" diye vurguluyor özellikle. Bu sessizlik, maalesef suça ortak olmakla eşdeğer.

Peki ne yapılmalı? Öncelikle bağımsız bir soruşturma komisyonunun derhal bölgeye girmesi gerekiyor. BM'nin harekete geçmesi şart. Ama o da ne? Veto yetkisi olan ülkeler yine devrede.

Gazze'de yaşananlar sadece bir savaş değil artık. İnsanlığa karşı işlenen suçların en ağırları... Ve maalesef dünya, bu vahşete seyirci kalmaya devam ediyor.

Belki de en acı olanı, bu gerçeklerin medyada yeterince yer bulamaması. Oysa her biri yüreği parçalayan hikayeler bunlar. Unutmayalım - susmak, suça ortak olmaktır.