
İtalya'da insanlık onuru, ekonomik çıkarların önüne geçti. Livorno limanında yaşananlar, aslında sıradan bir iş gününden çok daha fazlasıydı. İşçiler, belki de tarihe not düşülecek bir karara imza attılar.
Olay şöyle gelişti: İsrail'e silah taşıdığı bilinen bir gemi, limana yanaştı. Her şey rutin görünüyordu, ta ki işçiler harekete geçene kadar. Kimi kaynaklara göre, sendikanın çağrısı; kimi işçilere göreyse içlerindeki insanlık sesiydi onları durduran. "Hayır" dediler. Bu yükü boşaltmayacaklardı.
Aslında bu, İtalyan limanlarında yaşanan ilk olay değil. Daha önce de Cenova ve La Spezia limanlarında benzer protestolar yaşanmıştı. Ama bu seferki, özellikle etkili oldu. Çünkü işçilerin bu duruşu, sadece bir protesto değil; aynı zamanda ahlaki bir pozisyon alıştı.
Sendikanın (USB) açıklaması ise oldukça netti: "Filistin halkına yönelik katliama ortak olmayacağız." Bu cümle, aslında her şeyi özetliyordu. İşçiler, ellerindeki küçük ama anlamlı gücü, insani bir amaç için kullanmışlardı.
Peki ya sonrası? Gemi, yükünü boşaltamadan limandan ayrılmak zorunda kaldı. Bu küçük zafer, aslında büyük bir sembole dönüştü. Sıradan insanların, uluslararası politikada nasıl söz sahibi olabileceğinin kanıtıydı adeta.
İtalyan medyası olayı geniş yer verdi. Bazıları "iş ahlakı"ndan bahsederken, diğerleri "insani duruş"un altını çizdi. Aslında her iki taraf da haklıydı belki de. Çünkü bu, hem mesleki bir duruştu, hem de insani bir tavır.
Uluslararası tepkilere gelince... Durum sadece İtalya ile sınırlı değil. Dünyanın dört bir yanında benzer protestolar yaşanıyor. İspanya'dan Belçika'ya kadar pek çok limanda işçiler, benzer bir tutum sergiliyor. Bu, küresel bir hareketin parçası adeta.
Sonuç olarak, Livorno'daki bu olay, sıradan insanların dünya meselelerinde nasıl söz sahibi olabileceğini gösterdi. Bazen bir gemiyi boşaltmamak, aslında çok şeyi değiştirebilir. İtalyan işçiler, bunu hepimize bir kez daha hatırlattı.