
Dünya, adeta bir bilim kurgu filminden fırlamış gibi duran hipersonik füze yarışına tanıklık ediyor. Ve bu yarış, hiçbir şekilde hız kesmiyor—tam aksine, giderek daha da kızışıyor.
Peki nedir bu hipersonik füze diye soracak olursanız? Basitçe, ses hızının en az beş katına (Mach 5 ve üzeri) çıkabilen, inanılmaz manevra kabiliyetine sahip ve mevcut savunma sistemlerini adeta çaresiz bırakan füzelere verilen isim. İşin içyüzü ise oldukça karmaşık.
Küresel Güçlerin Stratejik Hamleleri
ABD, bu alandaki açığını kapatmak için adeta seferber oldu. Lockheed Martin ve Raytheon gibi savunma devleri, gece gündüz demeden çalışıyor. Hatta Pentagon'un bütçesinde bu iş için ayrılan pay hiç de azımsanacak gibi değil. Amerikalı yetkililer, 'rakibin bir adım önüne geçmek şart' diyor ama acaba yetişebilecekler mi? Bu, herkesin kafasını kurcalayan büyük bir soru işareti.
Rusya tarafında ise durum farklı. Zircon ve Avangard gibi sistemlerle çoktan sahaya indiler bile. Hatta bu füzeleri 'dünyanın hiçbir savunma sisteminin durduramayacağı silahlar' olarak lanse ediyorlar. Bu bir pazarlama stratejisi mi, yoksa somut bir gerçeklik mi? Askeri analistler hâlâ bu sorunun cevabını arıyor.
Ve tabii Çin... Sanki sessiz sedasız ilerliyor ama yaptığı her hamleyle uluslararası camiada dalga etkisi yaratıyor. Geliştirdiği DF-ZF hipersonik planör, menzili ve öngörülemezliği ile herkesi hayrete düşürdü. Asya-Pasifik bölgesindeki güç dengesi, bu teknoloji yüzünden tekrar şekilleniyor diyebiliriz.
Peki Ya Diğer Oyuncular?
Bu yarış sadece büyük güçlerle sınırlı değil. Hindistan, Fransa, Avustralya ve hatta Kuzey Kore bile kendi programları üzerinde çalışıyor. Her birinin farklı motivasyonları ve stratejik hedefleri var. Bu da işi iyice çetrefilli bir hale getiriyor.
Aslında mesele sadece bir silah yarışı değil. Bu, aynı zamanda bir prestij meselesi. Hipersonik teknolojiye sahip olmak, o ülkenin bilimsel ve mühendislik kapasitesinin bir göstergesi. Yani, uluslararası arenada 'ben de varım' demenin en sert yollarından biri.
Peki Ya Savunma?
İşin belki de en can alıcı noktası burası. Saldırı silahları bu kadar hızlı gelişirken, savunma sistemleri aynı hızla ilerleyemiyor. Uzmanlar, mevcut radar ve füze savunma sistemlerinin bu yeni nesil tehditler karşısında yetersiz kalabileceğinden endişe ediyor. Bu da dünyanın dört bir yanındaki stratejistleri yeni arayışlara itiyor.
Sonuç olarak, hipersonik füze yarışı basit bir teknolojik rekabetin çok ötesinde. Bu, uluslararası ilişkileri, güç dengelerini ve geleceğin savaş stratejilerini yeniden tanımlayan küresel bir olgu. Önümüzdeki on yıl, bu yarışın nasıl şekilleneceğini ve dünya güvenlik mimarisini nasıl etkileyeceğini hep birlikte göreceğiz.