Ortadoğu'da gerilim yine tavan yapmış durumda. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun orduya verdiği son talimat, adeta barış umutlarını yerle bir etti. Gazze'ye yönelik "derhal saldırın" emri, uluslararası camiada şok etkisi yarattı.
Olayın detaylarına bakınca insanın tüyleri ürperiyor doğrusu. Netanyahu'nun bu radikal kararı, bölgedeki gerilimi daha da körükleyeceğe benziyor. Zaten yıllardır kanayan bir yara olan Gazze, şimdi yeni bir şiddet sarmalının eşiğinde.
Uluslararası Tepkiler Artıyor
Dünya liderleri bu emre adeta ağız birliği etmişçesine tepki gösteriyor. Birleşmiş Milletler yetkilileri, "Bu tür emirlerin uluslararası hukuku ihlal ettiğini" vurgularken, Avrupa Birliği'nden de sert açıklamalar geldi. Sanki herkes nefesini tutmuş, olacakları izliyor.
Bazı uzmanlarsa durumu daha vahim görüyor. "Bu emir, bölgedeki kırılgan dengeleri altüst edebilir" diyorlar. Haklılar da - zaten içinden çıkılmaz bir hal alan Ortadoğu siyaseti, bu son gelişmeyle iyice çıkmaza sürüklenebilir.
Gazze'deki Durum Kritik
Gazze Şeridi'nde yaşayan insanlar için durum giderek kötüleşiyor. Temel ihtiyaç maddelerine ulaşımın neredeyse imkansız hale geldiği bölgede, sivil halk büyük risk altında. İnsani yardım kuruluşları alarm zilleri çalıyor ama kimse dinliyor mu? Maalesef hayır.
Şu an orada olan biteni izlemek, insanın yüreğini sızlatıyor. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar... Hepsi bu siyasi hesapların arasında sıkışıp kalmış durumda. Ve Netanyahu'nun bu son hamlesi, yangına körükle gitmekten başka bir işe yaramıyor.
Peki ya Türkiye'nin pozisyonu? Dışişleri yetkilileri, olayı yakından takip ettiklerini belirtiyorlar. Bölgedeki Türk vatandaşlarının güvenliği için gerekli önlemler alınmış. Ancak diplomasi kanallarından gelen mesajlar oldukça net: Şiddetin tırmanması kabul edilemez.
Savaş mı, Barış mı?
Netanyahu'nun bu riskli hamlesi, aslında iç siyasetteki zor durumunu kamufle etmek için mi? Yoksa gerçekten bölgesel bir çatışmayı mı göze alıyor? Bu soruların cevabını zaman gösterecek ama şu an için tek bildiğimiz bir şey var: Ortadoğu yine bir fırtınanın eşiğinde.
Uluslararası toplumun bu konuda ne yapacağı merak konusu. BM Güvenlik Konseyi acil toplantı talep etti bile. Fakat tarih gösteriyor ki, bu tür toplantılar genellikle sonuçsuz kalıyor. Umutlar tükeniyor, insanlık ise kaybediyor.
Son söz? Bölgeyi yeniden bir kan gölüne çevirebilecek bu emir, aslında hepimizin ortak geleceğini tehdit ediyor. Barış çağrıları bu kez gerçekten kulak arkası edilmemeli. Yoksa pişman oluruz - hem de çok.