İsrail'de Kayıp Telefon Krizi: Devletin Derin Çöküşünün Fotoğrafı
İsrail'de kayıp telefon krizi derinleşiyor

İsrail'de günlerdir devam eden kayıp telefon krizi, ülkenin devlet yapısındaki derin çöküşün somut bir göstergesi haline geldi. Askeri Başsavcılık görevinden alınan Tümgeneral Yifat Tomer-Yerushalmi'ye ait olduğu düşünülen cep telefonu, sıradan bir iletişim aracı olmaktan çıkarak devlet güvenliğini tehdit eden bir unsura dönüştü.

Skandalın Başlangıcı: Sde Teiman'daki İşkence Görüntüleri

Kriz, İsrail ordusunun kontrolündeki Sde Teiman gözaltı merkezinde bir Filistinlinin askerler tarafından darbedildiğini gösteren görüntülerin sızdırılmasıyla başladı. Ülke içinde ve uluslararası arenada şok etkisi yaratan videonun, ordu içindeki bir WhatsApp grubunda paylaşıldığı ve grupta askeri savcı Tomer-Yerushalmi'nin de bulunduğu iddia edildi.

Yerushalmi'nin söz konusu görüntüleri Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'ye, Savunma Bakanı Yoav Gallant'a veya hükümetin hukuk müşavirine iletmemesi büyük tepki çekti. Eski savcı hakkında "gizleme", "yanıltıcı beyan hazırlama" ve "soruşturmayı engelleme" suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı.

Hertzelia Sahilinde Büyük Arama Operasyonu

Yerushalmi'nin gözaltına alınmadan saatler önce telefonunun kaybolması krizi daha da derinleştirdi. Tel Aviv yakınlarındaki Hertzelia sahilinde dalgıçlar, gönüllüler, ZAKA ekipleri ve metal dedektörlü siviller geniş çaplı bir arama başlattı. Sivil ve resmi ekiplerin aynı anda arama yaptığı bu operasyon, devletin içinde bulunduğu panik halini gözler önüne serdi.

İsrail güvenlik kaynaklarına göre kayıp telefonda yalnızca kişisel yazışmalar değil; üst düzey askeri yetkililerle yapılan gizli görüşmelerin kayıtları, emir zincirine dair mesaj trafiği ve Gazze işgali sırasında yaşanan ihlallere ilişkin belgeler bulunuyor. Bu nedenle cihazın bulunamaması Tel Aviv yönetiminde doğrudan bir "devlet güvenliği" krizi olarak değerlendiriliyor.

Gazze İşgali ve Kurumsal Çöküş

Gazze işgali, İsrail devlet yapısının tüm katmanlarında derin kırılmalara yol açtı. 7 Ekim'den sonra Şabak (İç Güvenlik Teşkilatı) ve Aman (Askerî İstihbarat) arasında başlayan suçlamalar zinciri, askeri hiyerarşiyi önemli ölçüde zayıflattı. Gazze'deki hedeflerin siyasi kaygılarla belirlenmesi, sivillere yönelik saldırıların artması ve uluslararası baskının büyümesi, ordunun kendi içindeki rahatsızlığı daha da artırdı.

İsrail'de yargı uzun süredir iktidar ile çatışma içinde bulunuyor. Gazze işgaliyle birlikte iktidar, askeri savcılık ve yüksek yargı üzerinde görünür bir baskı kurdu. Yerushalmi dosyası da bu baskının en dramatik örneklerinden biri olarak kayıtlara geçti.

Uluslararası Tepkiler ve İsrail'in Yalnızlaşması

Kayıp telefon krizi, askeri işkence görüntüleri ve Gazze işgaliyle birlikte artan sivil kayıplar, yalnızca İsrail içinde değil, dünya genelinde de büyük tepki doğurdu. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Başbakan Netanyahu ve bazı yetkililer hakkında hazırladığı dosyalar sürerken, Avrupa basını İsrail ordusunu "delil saklamak" ve "sistematik işkenceyi örtbas etmekle" suçladı.

Washington yönetiminin bazı kanatları bile, Netanyahu iktidarının devlet sistemini felç ettiğini ifade ediyor. Avrupa basını İsrail'i artık "müttefik değil, siyasi yük" olarak nitelendiriyor.

Netanyahu Dönemi ve Kurumsal Çöküşün Psikolojisi

Başbakan Netanyahu, Gazze işgalini "İsrail'in güvenlik mücadelesi" olarak sunmaya çalışırken, bugün devletin tüm bürokratik sütunlarının sarsıldığı bir tabloyla karşı karşıya. Gazze işgali sadece askeri bir operasyon değil, devlet mekanizmasının bütün dokusunu çürüten bir süreç haline geldi.

Orduya güven sarsıldı, istihbarat kurumları birbirini suçlamaya başladı, yargı artık bağımsız değil. İstifalar, görevden almalar, soruşturmalar ve intihar girişimleri, İsrail tarihinde benzeri az görülmüş bir kurumsal çöküşün işaretleri haline geldi.

Yerushalmi'nin bir süre önce evinde aşırı doz ilaç almış halde bulunarak hastaneye kaldırılması ve polisin bu olayı "intihar girişimi" olarak kayda geçirmesi, devlet içindeki krizlerin bireylerin ruhsal dünyasına nasıl yansıdığını gösteriyor.

Eski general Amos Yadlin'in ifadesiyle, "Artık asker devletten korkuyor; hukukçular ise devletle vicdanları arasında sıkışıyor." Bugün İsrail'in Hertzelia sahilinde aradığı bir telefon değil; kaybolmuş bir devlet aklı, çöken bir sistem ve inancını yitiren bir toplumdur.